THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

 The Dangers of Playing Too Many Video Games

@hatiyazi.blogspot.com'a yaptığım meydan okumanın sonucu. Keyifli okumalar.

"Wohoo, sonunda okullar tatil!" Blaze neşeyle tezahürat etti. Tatile bu kadar sevinme nedeni şuydu: Gempa'nın haftalardır oynamasını yasakladığı video oyunları. 

"Haah, hiç değişmiyorsun Aze." Taufan kıkırdadı ama tadının olmadığı açıkça görülüyordu. 

"Elbette! Seni yenmek için sabırsızlanıyorum." Blaze Taufan'ın iyi hissetmesini umarak konuştu, ama Taufan yalnızca gülümsedi- bu boş bir gülümsemeydi, gözlerine ulaşmayan bir gülümseme. 

"Ah, uhm... Sanırım artık sizi engelleyemem." Gempa çaresizce iç çekti. Haftalardır, "Tatil gelince oynarsınız." diyordu. Eh, işte tatil olmuştu, artık onlara verdiği sözü tutmalıydı. 

"İşte bu!" Blaze sırıttı ve Taufan'a zafer işareti yaptı ama tekrar karşılıksız kalınca, omuzları düştü. 

Ais onu diğerlerinden biraz uzağa çekti ve kulağına fısıldadı. "Ona anlayış göster Aze. Hala onu özlediğini biliyorsun." 

"Ama bu da çok oluyor!" Blaze yine fısıldayarak patladı. "O gideli bir aydan fazla oluyor! Artık anlamalı, Halilintar geri gelmeyecek!" 

Ne yazık ki farkında olmadan sesini yükseltmişti. 

Gempa ve Taufan ona şok ve hayretle bakarken, Ais ona hayal kırıklığı ve kaygı dolu bir bakış attı. "Aze- sen... Ah, Blaze, Blaze..." 

Blaze işleri daha fazla batırmamak adına, ilerideki, evlerinin sokağına dönmek için koştu ve diğerlerini geride bıraktı. 

Ais elini Taufan'ın omzuna koyarken, dudaklarını konuşmayacakmışçasına sımsıkı kapatmıştı. Tereddütlü ve üzgün gözüküyordu. Ancak aniden konuştu. "...Üzgünüm. Blaze'i biliyorsun, ben-" 

"Sorun değil..." Taufan Ais'ın elini omzundan ittirse de, gülümsedi- ah, yine o acı verici gülümseme. "Sorun değil Ais... Blaze hala çocuk. Çocuklar fevri olur değil mi?" Söylediği tek şey bu oldu. Ais'ın Taufan'ı teselli etmesi gerekirken, Taufan Ais'ı teselli ediyordu. 

Ancak daha sonra, eve geldiklerinde, iyi görünmüyordu. Gözleri kızarmış ve şişmişti. 

Ais ve onları kapıda karşılayan Blaze, üzgün hissetti (dürüst olmak gerekirse, Blaze suçluluk duydu). 

Taufan kırılgan ve hafif bir vazo gibiydi. Üfleyince bile düşüp kırılabiliyordu. 

... 

Her ne kadar üzgün de olsa, Taufan'ın maskesi vardı. Evet, Taufan o, aynanın karşısına geçip, kendini gülümsemeye zorlayarak, "Mutluyum." diyen nadir insanlardan biriydi. Surat asmayı sevmezdi ve bunu yap(a)mazdı. O artık en büyüğüydü. Bunun sorumluluğunu almak zorundaydı. (ah, ve gözleri kızarınca, koyu mavi güzelliği kalmıyordu) 

Her neyse, işte bu yüzden, banyoda, lavabonun kenarına ellerini dayamış, aynada kendine bakarken, zorla gülümsedi. "Mutlu olmak zorundayım... Blaze'e söz verdim..." 

Ve Taufan, dürüst bir insandı. Verdiği sözü bozmayı hiç sevmezdi. Bu yüzden sözünü tuttu. Mutlu oldu (bir yerden sonra gerçekten mutlu hissetti) ve Duri ve Blaze'le birlikte video oyununun dibine vurmayı kabul etti. 

(Bu çok zevkli olacaktı) 

... 

(Üç gün sonra) 

"Soool, sana uyumanı söylemiştim! Zaten günlerdir geç yatıyorsun! Amacın ne senin?!!" Gempa kardeşini acımasızca azarlarken (bunu hak ediyor), Solar başını eğdi ve suçlulukla ensesini ovuşturdu. "Şey... Unuttum desem?" 

"Şimdi doğru yatağa! Biraz uyu ve sakın kalkayım deme! Hasta olmuşsun." 

Evet, bu doğruydu. Günlerdir geç yatan ve düzensiz beslenen Solar, şifayı kapmıştı. Gözleri kızarmıştı ve sıcaktı. Zaten kolay hastalanma eğilimi vardı. 

"Allah'ım ya... Kızmasam ölene kadar uyumayacak, yemek yemeyecek." 

Solar yatağına gömülürken zayıfça sırıttı. "Okumak eğlenceli." 

Gempa ona korkutucu bir bakış attı. "Sus! Sana uyumanı söyledim!" 

Uzunca esneyerek odaya giren Duri, Solar'a şaşkın ve meraklı bir bakış attı. "Ah, Sol, sen de mi hastasın? Yanına yatabilir miyim? Ranzanın üstüne çıkamayacak kadar bitkinim. Teşekkürler... Zaten hastayım, o yüzden yatabilirim? Yatamaz mıyım?" 

"Sen ne ara hasta oldun?" Gempa iç çekti ve burun köprüsünü ovuşturdu. "Sırayla gelin kardeşim, sırayla gelin... Hepinize yetişemiyorum..." 

"Hıığğ, sanırım hayatım boyunca ilk defa hasta olmam tamamen kendi suçum. Karnım ağrıyor ve midem çok fena..." Duri battaniyeye gömülürken titredi. "Hayatımın en uykusuz üç gününü geçirdim... Bir dahakine, Fanfan ve Aze'i dinlemeden yatacağım..." 

Gempa kızgın gözükmeye çalıştı ama kaşları endişeyle çatılmıştı. "Kusacak gibi misin Ri?" 

"Hayır, sadece... Midem korkunç derecede bulanıyor ve çok sıcak." Duri kıkırdadı ama sesi yorgun çıkıyordu. "Sanırım Aze'in aldığı abur cuburlardan fazla yedim." 

İkili için soğuk kompres hazırlayıp gelen Gempa, kompresi uygularken, "Diğerleri ne alemde?" diye sordu. 

"Ugh, Fanfan koltuklardan birine uzanmış, öyle oynuyordu. Blaze ise hala oldukça enerjik gözüküyordu ama gözleri kızarmıştı." 

Gempa derin bir iç geçirdi. "Tamamen hasta olmadan önce onları da durdursam iyi olacak... Ah, üç gündür mola vermeden oynadığınıza hala inanamıyorum." 

"Bu bir gerçek~" 

Solar homurdandı ve yanında yatan kardeşine sırtını döndü. "Duri... Kıpırdayıp duracaksan yatağına git... Ve sus." 

"Tamamdır~ Sustum~" 

... 

"Aze, Fan, biraz dursanız mı acaba?" Gempa endişeyle konuşurken, salona girdi. Manzara endişeden hafifçe çatılmış olan kaşlarının, iyice çatılmasına neden oldu. 

Taufan artık oynamıyordu, sadece yattığı koltuktan Blaze'i izlemekle yetiniyordu. Blaze ise çok yorgun gözüküyordu. 

Gempa burnundan soludu ve televizyonun arkasına uzandı (video oyunları televizyondan oynanır). 

"Hey!" Blaze'in itiraz eden zayıf sesi salonda yankılandı. Ateş elementi Gempa'ya küstahça bakarken kollarını kavuşturdu. "Tatilde istediğimiz kadar oynayabileceğimizi söylediğini hatırlıyorum! Biz nasıl tuttuysak, sen de öyle sözünü tutmalısın!" 

"Evet, söz vermiştim ama işlerin bu kadar çığırından çıkmaması gerekiyordu." Gempa tıpkı Blaze gibi kollarını kavuşturdu -ama o daha otoriter gözüküyordu, Blaze ise suçlu bir çocuk gibiydi- ve gözleriyle Taufan'ı işaret etti.  

"Taufan neredeyse bayılmış, sen desen, çok farklı değil. Ölene kadar mı oynamayı düşünüyorsunuz?" 

"Uff, bari bir el daha oynasaydık~..." 

Gempa ona soğuk bir bakış attı. "Hastanede devam edersin artık. Hıh!" 

Blaze daha da çok somurttu ama şaşırtıcı bir şekilde sustu. Gempa'nın sözlerindeki gerçeklik payı inkar edilemezdi. 

Gempa ona 'gözüm üstünde' bakışı attı ve Taufan'ın yatmakta olduğu koltuğa yaklaştı. "Taufan... İyi misin?" 

Taufan gözlerini hafifçe araladı ama saniyesinde tekrar kapattı. "Hiç ama hiç iyi değilim... Gözlerim yanıyor ve sıcakla soğuk arasında dondurucu-yakıcı bir git gel yaşıyorum... Eklemlerim ve başım el ele tutuşmuş, beraber ağrıyorlar... Onun dışında iyiyim sanırım." 

"Uh, itiraf ediyorum, Ufan'ın yaşadığı şeyleri ben de yaşıyorum... Ama aynı zamanda midem bulanıyor." Blaze suçluluk duygusuyla başını kaşıdı. 

Gempa gözlerini devirdi ama altın gözlerinde o tanıdık endişe belirmişti. "Çıkın yukarıya dinlenin. Üç gecedir uyumuyorsunuz." 

İkisi yukarı çıkarken, Gempa iç çekti. Hayal kırıklığına uğramıştı. Halilintar kadar iyi bir lider olmadığını hep bilmişti, ve ilk defa, bunu gözleriyle görmüştü. 

Hayali ve tanıdık bir ses, "Üzülme Gem." dedi. "Bilmiyordun. Ayrıca, kendini benimle kıyaslamamalısın. Ben senden 33 dakika büyüğüm, daha iyi bilirim." 

Gempa hayali eli omzunda hissetti. Her ne kadar orada olmasa da, omuzları düştü ve iç çekti. "Hayır. Bilmeliydim. Bu kadar bağımlı olduklarını biliyordum, böyle olacağını tahmin etmeliydim..." 

Zihni o kişiyi ve sesi hatırlatmadan duramadı: "Yine de suçluluk duymamalısın." 

"Geçmişi düşünmenin bir faydası yok." Gempa başını sertçe iki yana salladı ve yukarı çıktı. 

Ugh, dört kardeşi birden hastaydı, onu yoğun günler bekliyordu. 

... 

Bonus: 

Blaze yatağına gömülmüş titrerken, Gempa'nın getirdiği ilacı zar zor içebildi. "G-Gem, b-bir, bir tur daha oynayabilir miy-" 

"HAYIR." Gempa sakince ama kesin bir dille reddetti ve ona boş bir bakış attı. "Sana önümüzdeki uzun bir süre boyunca oyun yok Aze efendi. Geçtiğimiz üç gün zaten cılkını çıkardın." 

Blaze sızlandı ve yatağında dönüp durdu. 

Sanırım gerçekten bağımlı, ha? 

Son. 

Embéria Aéris.

hatiyazi.blogspot.com'da Hatice E. Dürüyen'in hayal gücünden kaleme alınmış halini okuyabilirsiniz:

https://hatiyazi.blogspot.com/2025/01/troublemaker-carnet-present.html

Ve bu yarışmanın kazanı, 3-2 olarak 'The Dangers of Playing Too Many Videos'un yazarı Embéria Aéris'tir.

Son olarak, bu hikayeyi anlamak için Kayıp Fırtına'yı okumanız gerekmektedir. İletişim için mail adresini kullanabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

SHOULD HURT YOU- 4