Kayıtlar

RAHATLIK/FLUFF etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

THE WORST JOKE FOR HALİLİNTAR

 Merhaba herkese! Bunu unuttuğum için çok, çok üzgünüm! Sıkı takipçi olarak bana hatırlatan arkadaşıma bol bol teşekkür edin, olur mu? Yoksa ben unutmuştum ;P Keyifli okumalar! THE WORST BEST JOKE FOR HALİLİNTAR Halilintar o sabah, her şeyden habersiz olarak uyandı. İnanılmaz derecede yorgun olduğu için, aynı inanılmaz derecede huysuz olduğunu belirtmek gerekir. Aslında bu tamamen onun suçuydu, kimse gece 2'ye kadar ayakta durmasını söylememişti! Ama bunu şuan söylerseniz, eminim çoktan suratınıza bir yumruk yemiş olurdunuz. "Bugün havanda değil gibisin." Bu bir soru değildi; bu bir annenin keskin gözlerine ve sezgilerine sahip Gempa'nın başarılı bir tahminiydi. Banyo kapısının pervazına yaslanırken, kollarını kavuşturdu ve bezgince kaşlarını çatarak ona baktı. "Yine geç yattın." "Yine? Niçin yine? Nadiren de olsa geç yatabilirim." diye homurdandı Halilintar kendini savunurcasına ve tüm bu sözlerine karşılık vermeyen kardeşinin yanından hızla geç...

HALİLİNTAR...AND A DRAGON STORY

 (Yazar notu: Kesinlikle Ejderhanı Nasıl Eğitirsin izlemedim, bilmiyorum, ondan ilham aldığımı da kimse iddia etmesin 🙄) Sıradan bir görevdi. Draco gezegenine gitmişlerdi. Amaçları volkanik bir gezegen olan Draco gezegeninde sürekli bitkiler oluşmasına neden olan arızalı bir güç küresini TAPOPS istasyonuna götürmekti. E tabii bu gezegenin de müdavimleri vardı. Örneğin gezegendeki ejderhalarla beslenen yerli kabileler, ejderhaları korumak isteyen ve bu yüzden yerli kabileyle savaşan bir grup ve güç küresini alıp ejderhalardan tamamen kurtulmak isteyen bir grup. Hal böyle olunca, gezegene öyle ellerini kollarını sallayarak girmelerine imkan yoktu. Son zamanlarda onlarla birlikte sık sık göreve gelen Emily -ki gizli işler, özellikle de casusluk işleri için birebirdi- gemilerini bu uzaylılara yakalanmadan, gezegenin daha sıcak bir noktasına indirdi. "Harika iş Emily!" Duri neşeyle ellerini çırparken, Taufan elini alnına koyarken, dramatik bir iç çekti. "Ah evet, sıcak harik...

DAİMA YANINDA

  Heyya~ HaLy yazmayalı uzun zaman oldu değil mi? Damia Yanında (Halilintar/Emily) Günlerden bir gün, tüm olayların üzerinden 2 hafta geçtikten sonra bir Cumartesi günü, diğer olay tekrarlandı (bkz Kayıp Fırtına side stories-painful). Ama daha farklı bir şekilde. Yedizlerin hepsinin gitmesi gereken bir yer vardı— arkadaşlarla bir buluşma, Kokotiam, yürüyüş, kütüphane vb. bir şey. Halilintar da ev boş olacağı için Emily'i çağırmıştı—aslında, kız gelmek istiyordu ve ancak bugün müsait olabilmişti. Sıradan bir gün olacaktı—ama aynı zamanda sıra dışı. ..... "Merhaba Hali!" Emily içeri girerken elini hafifçe salladı ve eteğinin üzerine giydiği küçük ceketi çıkararak askıya astı. Halilintar sessizce onu izliyordu. Belli etmese de, detaylara dikkat eden biri olarak, Emily'nin yeni bir şey giydiğini fark etmişti. Aslında sadece bununla ilgisi yoktu— çünkü ona bunu Iman hediye etmişti ve bunu almak için çarşıya gittiğinde, onu en iyi tanıyan kişi olarak Halilintar'ı da yan...

MY FUSİONS

1: Halilintar Biliyordu. işin içinde bir gariplik olduğunu başından beri biliyordu. En başından, kırmızımsı, beyaz bir ışık saçan bu dünyaya düştüğünden beri biliyordu., Yakut kızılı gözleri etrafı incelerken, korkutucu bir şekilde kısılmışlardı— sanki avını gözleyen bir kartal gibi. Ancak bu keskinlik, bir kişiyi görene kadar değişti... Daha doğrusu birkaç kişiyi. "Ha? Supra, bak! Babam gelmiş!" Halilintar kıpkırmızı kesildi— öfke ve utancın karışımı bir renk. Tamam, sakin olmalıydı. Kinayeli iç sesi, derin bir nefes aldı. " Bunlar, onlar... Füzyonlar. Harika! Hadi işimizi görmezden gelelim ve füzyonlarımızla vakit kaybedelim! " Halilintar'ın sağduyulu iç sesi bu yorum karşısında sakin duramadı. " Saçmalama! Onları görmezden gel! Diğerlerini bulmalısın. Hatırlasana, sen en büyüksün! Kardeşlerini koruman gerek— " Ve tabii ki Halilintar'ın eğlenceye düşkün iç sesi de vardı. " Hey, en büyük olmak zorunda değilsin, hepiniz aynı yaştasınız! Hadi g...

THE ELDEST AND THE YOUNGEST

 Burada yaş farkı var. Halilintar(Thunder): 20 Taufan(Cyclone): 20 Gempa(Quake): 19 Blaze/Ice(Ais): 17. Duri (Thorn): 15 Solar: 14 Bu hikayeyi sırf şu ikilinin ilişkisine bayıldığım için yazdım . Solar'ın en sevdiği ağabeyi Thunderstorm'du. Diğer ağabeylerine kıyasla son derece az yapışkandı ve genellikle onunla alay etmezdi. Endişeli olduğu zamanlar dışında, sessiz ama şefkatliydi. Solar biliyordu, istediği zaman ağabeyine sarılabilir, bir şey isteyebilir ya da öyle bir şey. Ama endişeli olduğu zamanlarda, gerçekten katı ve sert olurdu. Yine de bu, favorisi olmasını değiştirmeye yetecek bir özellik değildi. Solar'la Thunder'ın arasında 6 yaş vardı. 6 dolgun yaş. Eh, bu ilişkilerini daha dengeli yapıyordu, Blaze'le olduğu gibi sürekli kavga etmiyordu— her ne kadar Blaze ağabeyi olsa da. Cyclone, Thunderstorm'un ikiziydi, bu yüzden aynı yaştalardı. Buna rağmen, ikizinin aksine dışa dönük ve kaygısızdı. Gempa ikizlerden sonra en büyüğüydü. 18 yaşını bitirmişti. Am...

PHOTOSYNTHESIS DUO

Not: Bunu daha sonra düzenleyeceğim :P Odaya giren Daun neşeyle konuştu.  ''Cahaya, biraz dolaşalım mı? "Hava çok güzel." Cahaya sıkıntıyla ofladı ve ona döndü. ''Sence gelebilirmiş gibi mi gözüküyorum? Görmüyor musun, işim var.'' "Aah, senin her zaman işin var Cahaya. Biraz hava almana engel olacak kadar önemli iş ne olabilir ki?" Daun merakla yaklaştı. Ne yazık ki masanın üzerindeki bardağı fark etmedi ve dirseği bardağa çarparak Cahaya'nın notlarının üzerine ''şlaap!'' diye döküldü. Daun panikleyerek bir kaç adım geriledi. ''C-Cahaya... Cahaya özür dilerim, bilerek olmadı..." Cahaya şok içerisinde yazıları karmakarışık olmuş, hatta silinmiş, ıslak kağıda baktı. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı ancak başaramadı. ''Sakin olmalıyım, sakin kalmalıyım... Nasıl sakin olabilirim ki?! Tüm notlarım sırılsıklam oldu!'' ''Cahaya! Cahaya, lütfen, özür dilerim!'' '...

A MOODY GUY

Resim
Aslında bunu bitirmek üzereydim ama sonra blog silindi XD. Neyse, bu sıradan ergen saçmalıklarını okuyun. Gerçek hayattan alındı XD. A Moody Guy: Güzel bir sabahtı... Güneşin sıcak ışınları odayı doldurmasa da— çünkü oda batıya bakıyordu ve hava kapalıydı- yağmur damlalarının pencereye çarparken çıkardığı sesler, bunu telafi ediyordu. Odada üç kişi yatmaktaydı; Halilintar, Taufan ve Gempa. Halilintar neredeyse ölü gibi, hareketsizce uyuyordu. Taufan iki saniye aynı pozisyonda görülemeyecek kadar hareketleydi. Gempa ise iki uçta olan ikizlerinin aksine, sıradan bir insan gibi uyuyordu. Saat dokuz civarında, Gempa kalktı ve yatağını topladı (bilmeyenler için not: o çok düzenli bir erkek). Sonra da aşağı indi. Halilintar da kısa süre içinde uyandı, ancak tatil olduğu için ve zaten oruçlu olduğu için -ikincisi bir sebep sayılmamalı- yatağından kalkmak için çok tembel hissetti. Onun üstündeki yatakta uyuyan Taufan... Alışılmadık derecede huzursuzdu. Uyuduğu halde kaşları hafifçe çatıktı. Ha...