KAYIP FIRTINA- 18. BÖLÜM

 Bu bölümü, her şeye rağmen bloğumu takip eden okuyucularıma hediye ediyorum. İyi ki varsınız ❤.


18. Bölüm: Yeni bir Sayfa Açmak


"Hali... Uyanman gerek, biliyorsun."


Halilintar, bulanık bilinci yavaş yavaş netleşirken, neredeyse sızlanan sesi duydu.


Bedeni uyuşuktu— hissetmesine rağmen hareket ettiremiyordu. Başıysa birinin kucağındaydı— en iyi ihtimalle kardeşlerinden birinin kucağında. Bunu tahmin etmek zor değildi, çünkü az önce ona seslenen kişi, usulca saçlarını okşamaktaydı. Eh, bu kim olduğunu anlaması yeterliydi.


"Gempa..."

İsteksizce gözlerini açtı ve endişeyle kendisini izleyen kardeşine baktı.

"Neden uyanmak zorundayım?... Ve— ne oldu?"


"Bayıldın."

Gempa saçlarını okşamayı sürdürürken, alçak sesle konuştu. Akşam olmuş gibi görünüyordu, yani muhtemelen bu yüzden alçak sesle konuşuyordu.

"... Bizim gerçekleri öğrendiğimizi biliyorsun değil mi Hali?"


"Bunu hatırlıyorum..."

Halilintar yorgunca iç çekti ve ellerine baktı. Eski desenler tekrar belirginleşmekle tehdit ediyorlardı.


"O desenleri görünce... Korktuk. Kötü, kötü bir şekilde hızla yayıldılar. Ama sadece o değil..."

Gempa gözlerini kıstı ve bir an bakışları başka bir şeye sabitlenirken, kardeşinin sağ omzunu okşadı.

"Burada 'Noir' yazıyordu... Dokunarak bile, bunun yanık izi olduğunu söyleyebilirim... Ama ne zamandan beri var ve sen—"


"Biliyordum."

Halilintar iç çekti ve yavaşça doğruldu. Kollarını, karnına çektiği bacaklarına dolarken, çenesini dizlerine yasladı.

"Bu iz istemeden ağzımdan birkaç büyük gerçek kaçırdığımda oldu. Hatırladığımı belli ettim— eh, bunu söylemek istemezdim ama aptallığınız yüzünden anlayamadınız— bu yüzden Noir beni uyardı... Ve haklıydın, bu bir yanık izi. Çok acı vericiydi."


Gempa üzgünce bakışlarını kucağına indirdi.

"Bunca zaman anlamadığımıza inanamıyorum. Sen, sen zaten bize ipucu verdin ve biz— biz körü körüne senin hatırlamadığını düşünmeye devam ettik."


"Kendini suçlama."

Halilintar Gempa'nın sırtını ovuştururken, hafifçe ama -tıpkı bir ağabey gibi- güven verici bir şekilde gülümsedi.

"Bu senin hatan değildi— hiçbirinizin hatası değildi. Ben, ben bu algıya kapılmanızı engellemeye çalıştım, çünkü—" tekrar eline baktı ve gözlerini kıstı. "Ben güçlü değilim Gem. Bunu yıllar sonra fark ettiğim için üzgünüm. Bu kadar çok şeyi sırf benim yüzümden yaşamak zorunda kaldığınız için de üzgünüm. Hepsi sadece benim hatam, güçlü olmadığımı söylemeliydim."


"Hayır Hali, bu da kendine haksızlık etmek oluyor."

Gempa kardeşine kararlı ve keskin bir bakış attı.

"Sen güçlüsün. Sen bizim en büyüğümüzsün. Bunlar kimsenin hatası değildi... Tüm bunlar sadece... Kaderdi."


İki kardeş bir süre sessizce oturdular. Sessizliği Halilintar bozdu.


"Hey..."

Halilintar bacaklarını yataktan aşağı sarkıtırken, kaşını kaldırarak Gempa'ya baktı.

"Buranın senin yatağın olduğunu fark ettim. Neden beni kendi yatağına yatırdın?"


Gempa yumuşak bir sesle kıkırdadı.

"Hatırladığını mı ispat ediyorsun, yoksa gerçekten endişeleniyor musun anlamadım."


Halilintar gözlerini devirdi.

"Belki öyle, belki de değil... Diğerleri nerede?"


"Hazırlanıyorlar."

Gempa saatine bakarken, ciddileşti.

"Birazdan Szcéi gezegenine gideceğiz."


"Ne? Bu kadar çabuk mu?"

Halilintar inleyerek kendini yatağa attı.

"Hala çok uykum olduğuna yemin edebilirim."


Gempa soğukça, "Ölürsen istemediğin kadar çok uyuyabilirsin." diye espri yaptı ve yataktan kalktı.

"Hazırlanman için sana 10 dakika veriyorum. Artık uçarak mı giyinirsin, yoksa zamanı mı durdurursun, bilemeyeceğim."


Halilintar bir kez daha inledi.

"Sanırım hafızamı kaybetmiş gibi davranmaya devam etmek istiyorum..."


"AKLINDAN BİLE GEÇİRME."

...


TAPOPS'tan ödünç aldıkları uzay gemisiyle Szcéi'ye giden yedizler, orada onları beklemekte olan Noir'le karşılaştılar.


"Vay vay vay, Halilintar, buraya kadar geleceğini düşünmemiştim."

Noir çalımlı yürüyüşüyle yaklaşırken, kötücül bir şekilde gülümseyerek alkışladı.

"Sanırım teslim olmaya geldin tatlım, çünkü hiç şansın yok."


"Hiç de değil!"

Öfkeyle yumruklarını sıkan Halilintar bağırırken, Gempa'yla Taufan onu tutmasa, ileri atılacaktı. Aslında gerçekten de pek avantajlı bir durumda değildi.


"Yalnız da gelmedin."

Poison Noir Halilintar'ın kollarını tutan Taufan ve Gempa'ya -ve diğerlerine- tek tek bakarken, yüzünde hoşnut bir ifade vardı.

"Kardeşlerini de getirdin. Görevinin başarısız olduğunu anlaman beni mutlu etti."


Solar gözlerini kıstı, açıkça kadının sözlerinden rahatsız oluyordu.

"O getirmedi, biz onu takip ettik... Ayrıca neyin nesi bu görev?"


Bu sorunun kendisine yönetildiğini fark eden Halilintar, bakışlarını yere eğerken, derin bir iç çekti.

"Dünyaya gelmeden 4 ay önce buradaydım. Ve bana bir görevim olduğunu söylemişti. Eğer başarısız olursam, ölecektim ve görevim olan kişileri— yani sizi de kaybedecektim."


Noir bilmiş bir gülümsemeyle kaşlarını kaldırdı.

"Duydunuz. Ölümünüze yürümektesiniz."


"Onların umurunda mı sanıyorsun?! Biz ayrılmayız, hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için—"


Noir yavaşça yaklaştı ve Halilintar'ın çenesini okşadı— sonra aniden tuttu. Yılansı gözleri Halilintar'ın yüz hatlarını incelerken, kısılmışlardı.

"Asla akıllanmıyorsun değil mi? Daha önce yenildin ve şimdi tekrar—" kavrayışını sıkılaştırdı ve bu Halilintar'ın dişlerini sıkmasına neden oldu. "Şimdi tekrar bana meydan okuyorsun. Bu sefer acımadığımdan emin olacağım."


"Ne— Hhh! Bırak beni! Ne yapıyorsun?! Ha— a-aaagh!"


"Yo hayır, onu durdurmamız gerek!"

Taufan endişeyle ellerini sıkarken, diğerlerine seslendi.

"Onun ne yaptığını... Onun ne yaptığını bilmiyorsunuz. Şuan... Hali'nin hayat enerjisini çekiyor!"


Blaze alaycı bir şekilde homurdandı.

"Şey, iki dakika sakin olma nezaketini gösterebilecek biri var mı? Kardeşimin ikizi panik atak geçirmek üzere de."


Duri şaşkınlıkla kaşlarını çattı.

"Eh? Kardeşinin ikizi de kardeşin olmuyor mu?"


Solar bıkkın bir iç çekerek başını iki yana salladı.

"Taufan'ın anlatmak istediği— küçüklüğümüzden beri bizimle birlikte olan element güçlerimiz. Tamamıyla çekildiklerinde ölürüz. Ve Noir de tam olarak bunu yapıyor."


"Oo~ Sonunda bir akıllı~"

Ellerini Halilintar'ın göğsüne koymuş, enerjisini emmekte olan Noir, etkilenmiş ama alaycı bir şekilde ıslık çaldı.


Solar Halilintar'dan sonra en hızlı ve en güçlü element olarak saldırıya geçti. Ama Noir, bir yandan enerji tahliyesine devam ederken, diğer yandan saldırılarını aynı serilikle karşıladı.


"Gempa! Benim bir fikrim var!"

Blaze Gempa'ya seslenirken, dikkatini çekebilmek için elini salladı.


"Blaze, saçma fikirlerini bırak ve saldırmaya çalış."

Gempa kardeşine cevap vermeye çalışırken, dikkati bir anlığına dağıldı ve Noir'den gelen bir saldırıdan kaçamadı.

Geriye savrulurken, toz topraktan öksürdü.

"Öhö öhö... Off Blaze, bu kadar önemli ne diyeceksin merak ediyorum."


Blaze konuşmak için ağzını açarken, heyecandan yerinde zor duruyordu ve gözleri heyecanla parlıyordu.

"Ais ve ben üçüncü kademeyi açabiliriz? Ne dersin?"


"Siz? Haha, güldürme beni Blaze, siz ikiniz üçüncü kademeyi açtığınız an ölürüz."

Gempa gözlerini kıstı ve ekledi.

"Hem de donarak ve yanarak. Bu yüzden cevabım kesinlikle bir HAYIR oluyor."


"Ne alakası var!? Huysuz anne tavuk..."

Blaze somurttu ve başını çevirdi ama taktığı lakap yüzünden başına bir vuruş aldı.


"Bana ÖYLE seslenme!"


"Blaze umutsuz bir vaka."

Buz yayıyla Noir'e seri ve kararlı atışlar yapan Ais, kayıtsızca konuştu.


"Ais! Sen de değil!"

Blaze suratını astı ve ikizini dürttü.

"Ve hadi! Bunu yapabildiğini biliyorum kutup ayısı."


"Gempa'ya katılmayı seçiyorum."

Ais buzdan oklarını atmaya devam ederken, otomatik cevap verdi.


"Ahhh! Hadi Aiseyy~ Bu eğlenceli olacak~"

Blaze ikizinin önünde diz çökerken, yalvaran bir bakış attı.

"Hadi Aiisss~"


"Ah, o bakış olmaz."

Ais mırıldandı ve ısrarla bakışlarını Noir'e sabitlemeye çalıştı. Ne var ki yavru kedi gibi gözlerle ona bakan Blaze dikkatini dağıttığı için hiçbir atışı tutmadı.

"Uh... Pekala, kabul etmezsem hiç savaşamayacağım."

Ais ok atmayı bırakırken, pes ederek iç çekti.

Blaze hevesle sırıttı ve ellerini çırptı.

Ancak aniden neşesi yok oldu ve durdu.

"Bekleyin, üçüncü kademeye nasıl erişebileceğimi bilen var mı?"

Devam edecek...

Aduhai... Blaze, Blaze...

Kayıp Fırtınacılar, mutlu musunuz bakim? 4 hafta sonra vedalaşıyoruz. Ayyyiii, ağlayacağım sanırım. Beni boş verin, çok duygusal bir insanım (istersem bir Halilintar olabilirim, bu yüzden— gülme).

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

SHOULD HURT YOU- 4