KAYIP FIRTINA- 19. BÖLÜM

 19. Bölüm: Nova ve Blizzard

"Ceh (çih), zayıf çocuklar. Bir de üçüncü kademeyle gösteriş yapmaya çalışıyorsunuz. Ne komik..."

Noir gözlerini devirdi ve Halilintar'ın enerjisini daha hızlı çekerek, çocuğun acı içinde dizlerinin üzerine çökmesine neden oldu. Ama kadın onun bu çaresiz haline bakarken, kötücül bir biçimde gülümsedi.

"Za-zayıf mı?!"

Blaze'in sağ gözü seğirirken, yumrukları alev aldı. Küçük düşürülmeye asla gelemezdi.

"Zayıf kimmiş görürsün şimdi! Aaaargh!"

Ais yerinde zor duran, savaşmak için yanıp tutuşan ikizine bakarken, yüzü ifadesizdi.

"Bunu yapacağımı hiç düşünmezdim ama... Sanırım ilk defa bu kadın haklı Blaze."

"Ne?!"

Blaze ani ihanetin etkisiyle, hayal kırıklığıyla ikizine baktı. Sonra aniden patladı.

"Hey! Bir kere ben zayıf değilim! Beni sinirlendirme Ais!!"

Ais tekrar buz yayını oluştururken, gözlerini devirdi.

"Doğruyu söylemek yanlış mı?"

Blaze artık gerçekten öfkeliydi. Yüzüne karanlık bir sırıtış yerleşirken, yüzünü ikizine yaklaştırdı ve fısıldadı.

"Cesaretin varsa bir daha söyle... Ais."

"Za-yıf..."

Ais kelimeyi iki heceye ayırdı ve parmağını ikizinin göğsüne dayarken, ilk defa alaycı bir şekilde sırıttı.

Blaze'in tüm bedeni alev alırken, Ais'a kontrolsüz bir öfkeyle baktı.

"Bana zayıf dediğin için pişman olacaksın!"

Gempa endişeyle bağırdı.

"Blaze, dur!! Kavganın sırası değil!"

Blaze kardeşini tamamen duymazdan geldi ve havaya zıplarken, sayısı ve boyutları normalde olanın iki katı kadar olan ateş toplarını Ais'a fırlattı.

Ateş topları Ais'a ulaştığında, durdun yerden büyük bir duman çıktı ve görüşlerini engelledi.

Acı içinde olan ve bilekleri Noir tarafından sıkıca tutulan Halilintar bile ne olduğunu merak ediyordu.

Blaze keyifle sırıttı ve yüzüne küçümser bir ifade yerleşti.

"Eee Ais, daha yeni ısınıyordum ve sen hemen kaybettin?"

Ancak aniden birçok buzdan meteor Blaze'in üzerine düştü.

"Hmm... Beni hiç tanımadığını söyleyeceğim ama değilsin."

Duman dağıldığında, şapkası olmayan, daha yeni ve havalı bir tasarıma sahip olan Ais ortaya çıktı.

Blaze'in kaşları öfkeyle çatıldı.

"Huh? Nasıl olabilir?!"

Onların bu kavgasını izleyen Solar, bıkkın bir iç çekti.

"Tamam, bu ikisinin çıkışı gerçekten böyle olmak zorundaydı."

Taufan başını iki yana salladı.

"Savaşmayı geçin, bu ikisi birbirlerini yiyecekler."

"Şeye ne dersiniz? Bu ikisini görmezden gelebiliriz! Çünkü Hali orada ölmek üzere!!"

Artık ne yapacağını bilemeyen Gempa, korku içinde, Noir'in önünde, dizlerinin üzerine çökmüş olan ve bayılmak üzere gözüken Halilintar'ı işaret etti.

Ancak hiçbir şey yapmalarına gerek kalmadan, Noir'in önüne bir gölge indi.

Noir yılansı gözlerini kısarak kapüşonu olan bir pelerin giyen gölgeye baktı.

Gölge yavaşça doğruldu ve siyah, parmaksız eldivenli elleriyle kapüşonunu kavradı. Gölgede kalan gözleriyle Noir'i süzdükten sonra, kapüşonunu yavaşça açtı.

Noir'in gözleri irileşti ve bir anda yüzünde karmaşık bir ifade oluştu. Üzgün, hayal kırıklığına uğramış, ama aynı zamanda özlem dolu bir ifade.

"B- Blanc? Gerçekten... Sen misin?"


Beyaz peleriniyle çok zarif gözüken, dik ve kibar duruşlu, ve şapkaya benzeyen eşarbıyla çok zarif ama otoriter bir tipti Blanc. Küçümser ve öfkeli bir ifadeyle Noir'e bakarken, kaşını kaldırdı.

"Beni gerçekten tanımadın mı?"

Taufan kadının sesini duyunca, şaşkınlıkla Gempa'yı dürttü.

"Bu şey değil mi?... Hali'yi yanına alan kadın?"

Blanc Taufan'ın bu sözlerini duymuş olmalıydı. Yavaşça arkasını döndü ve kollarını gevşekçe kavuştururken, alaycı bir biçimde gülümsedi.

"Ah, evet. Siz. Merhume arkadaşımın çocukları. Sizinle konuşurken rol yapmak zorunda kaldım, üzgünüm. Kardeşinizi bulmaya çalışarak iyi yaptınız, yoksa başına hiç de hoş olmayan bir şeyler gelebilirdi."

Sonra Noir'e döndü ve karanlık, sert ifadesi geri geldi.

"Bu çocuk benim. Onu hemen teslim et."

"Onca yıl aradan sonra, beni bulmak için hiçbir çaba göstermedikten sonra, bir de patronluk mu taslayacaksın?!"

Noir öfkeyle bağırırken, Halilintar'ın omzunu sıkıca kavradı.

"Bu çocuk ve gücü benim! Onu ben zehirledim, ben yakaladım!"

Blanc'ın ifadesinde bir değişiklik olmadı. Sakin gözüküyordu.

"Cesedine de razıyım."

"Sana zırnık vermem!"

"Göreceğiz."


"Sanırım kavga eden bir grup daha."

Taufan iki kadına bakarken, istemsizce heyecanlı gözüktü ve bu ikisinin de dönüp ona sertçe bakmasına neden oldu.

Taufan gergince kıkırdadı.

"Tamam, bir şey demedim."

"Onları boş verin, düşünmemiz  gereken başka şeyler var."

Gempa endişeli bir şekilde konuştu.

"Bir; Blaze ve Ais'ı güvenli bir yere götürün. İkisi de aşırı güç kullanımından bayıldı— onları son anda durdurmasaydım eminim birbirlerini öldürürlerdi. Bu güçler iyice tehlikeli hale geliyor... Ve iki... Hali'yi oradan kurtarmalıyız. Hem de hemen."

Dizlerinin üzerinde bile zar zor duran, zavallı Halilintar, iki ateş arasında kalmıştı. Noir'in oluşturmuş olduğu ışın kılıcı mı, yoksa Blanc'ın seri bir şekilde attığı oklar mı? Halilintar bilmiyor. Ama ikisini de berbat buluyor.

Gempa Taufan'a seslendi.

"Taufan, hadi! Üçüncü kademeyle onları sen yenebilirsin!"

"Gerek kalmadı."

Blanc, yenilen ve yaralı düşen Noir'e bakarken, muzaffer bir ifadeyle, hafifçe gülümsedi.

Noir güçlükle nefes alırken, yedizlere doğru elini kaldırdı.

"Bekleyin... Ona dikkat edin, Halilintar'ı istiyor—"

"Boşuna uğraşma kardeşim, Halilintar senden uzakta, sağlıklı bir şekilde yaşayacak. Yani hayır. Sadece blöf yapıyordum."

Blanc Halilintar'a döndü ve samimi bir şekilde gülümsedi.

"Artık güvendesin Halilintar."

Noir bunu duyunca, yıkılmış gözüktü ve elinde sarı bir ışık küresi oluştu. Zar zor ayağa kalkarak, Blanc'ın arkasındaki Halilintar'a yaklaştı ve bu küçük ışığı zar zor dizlerinin duran çocuğun kızıl renkli gözlerine tuttu.

"Bu ise yarayacak... Zehirden kurtulman için..."

"Hmm, mükemmel."

Blanc memnun bir şekilde, ama hala o otoriter sertlikle Halilintar'a baktı ve kapüşonunu tekrar kapattı. Gitmeden önce, döndü ve son kez yedizlere baktı.

"Halilintar'ı tanıyordum. Sizi de tanıyordum. Arkadaşım Aria'nın çocuklarısınız."

"Aria mı?..."

Blanc özlem dolu bir gülümsemeyle, uzaklara baktı.

"Evet, anneniz... O benim arkadaşımdı. Çocukluk arkadaşım... Bu yüzden onu ve sizi çok iyi tanıyorum."

"Oh..."

Blanc derin bir iç çekti ve elini kaldırdı.

"Görüşmek üzere..."

"Bekle!"

Taufan son anda kadına seslendi ve bu, Blanc'ın dönüp ona göz ucuyla bakmasına neden oldu.

"Evet?"

"Buraya nasıl geldin? Uzaydayız!"

Blanc sessizce kıkırdadı.

"Herkesin sırları vardır değil mi? Benimki de bu."

Böyle dedikten sonra, ağaçların yüksek dallarına atladı ve gözden kayboldu.

...

"Sonunda kazandığımıza inanamıyorum."

Gempa derin bir iç çekti; yüzünde rahat ve mutlu bir gülümseme oluşmuştu.

"Hey Hali."

Taufan hala dizlerinin üzerinde olan kardeşine yaklaştı ve elini uzattı.

"Hadi eve dönelim. Ne dersin, hmm?"

"Eve... Eve mi gidiyoruz?"

Haliintar başını kaldırıp baktığında, Taufan'ın yüzüne anlayışlı bir tebessüm yayıldı. Halilintar tüm bu süre boyunca ağlamış mıydı?

Neden sonra başını salladı.

"Evet, ciddiyim. Hadi gidelim."

Halilintar tereddütle elini tuttuğunda, onu kendine çekti.

"Ama önce kardeş kucaklaşması!"

"Ben de!"

Duri neşeyle bağırdı ve Taufan'a katıldı.

Diğerleri de -kimi gönülsüz de olsa- bu kucaklaşmaya katıldılar.

Taufan Halilintar'ın hıçkırıklarını en net duyan kişiydi. Kardeşi hem gülmeye çalışıyor gibiydi, ancak anlatmak istediği, ama her seferinde içine atmak zorunda kaldığı o kadar çok şey vardı ki...

Kollarını sıkıca ikizine saran Halilintar, yüzünü Taufan'ın omzuna gömdü ve sadece onun duyabileceği bir sesle mırıldandı.

"Ta-Taufan..."

"Anlıyorum Hali... Her şey sona erdi, buradayız... Güvendesin..."

En büyük gibi davranmaya alışmış olduğu için, Halilintar'ın sırtını ovuşturdu ve şakağına hafif bir öpücük kondurdu. Kardeşinin buna ihtiyacı olduğundan emindi ve zaten Halilintar'ın da bu durumda bunu dert etmeyeceği kesindi.

Bir süre sonra, Halilintar'ın sesi zayıflamaya başladı ve sonra kesildi.

Taufan onun sakinleştiğini düşünerek, rahatladı ve bir iç çekti.

Derken, Halilintar onu bıraktıklarında bile hareket etmeyince, endişelendiler.

Ve endişeleri boşuna değildi. Zehirden kurtulan Halilintar'ın cildi çok sıcaktı— en hafif tabirle ateşliydi ve bayılmıştı.

Devam edecek...

Awwee, çok duygusal olduu! Bunu hemen yayınlamadığım için pişmanım. (Belki de değilim lol)

Bir sonraki bölüm yalnızca fluff olacak. Yani rahatlık.

Diğer hikayelere de göz at (bunu birine söylüyorum). Moody Guy'a bak demiştim. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

OVERLAPPİNG STORMS- 11