ELEMENTAL MASTERS/ELEMENTALS- 13. BÖLÜM

 13. Bölüm: Uyanmak

Yavaşça doğrulurken, başını tutarak inledi. İnanılmaz korkunç bir baş ağrısı vardı ve odasının aşırı aydınlık olması da durumunu hiç iyileştirmiyordu.

Bekleyin.

Odası?!!

Ama—öyleyse neredeydi??

"Neredeyim ben?..." Dirseklerinden destek alarak doğruldu ve etrafa baktı. Bembeyaz bir odada, bembeyaz bir yatakta, bembeyaz örtülerin içinde yatıyordu.

Ayağa kalkmaya çalıştığındaysa, iki bacağında da müthiş bir acı hissetti.

Kaşlarını çattı ve üzerindeki örtüyü açtı.

İki bacağı da alçılıydı—muhtemelen kırılmıştı, ya da öyle bir şey.

Ama ne olmuştu da kırılmıştı?

"Halilintar? Şükürler olsun, uyanmışsın!"

Halilintar, içeri giren kadın kendisine sarılırken, kıpırdamadan durdu. Açıkça şaşkındı, çünkü kadının kim olduğunu bilmiyordu.

"İyi misin canım?" Kadın yüzün avuçlayarak onun ifadesini incelediğinde, kaşlarını endişeyle çattı. "Neden konuşmuyorsun?"

Halilintar cevap vermedi. Ne diyebilirdi ki? Konuşsaydı da kadını incitse miydi?

Uzun süre kadının yüzünü, gözlerini, ifadesini inceledikten sonra, yüzüne bir rahatlama ifadesi yayıldı. "Anne..."

Deminden beri son derece endişeli görünen Ratna da gevşeyerek gülümsedi ve Halilintar'ın alnına bir öpücük kondurdu. "Canım..."

"Anne! Ben de onu görmek istiyorum!"

Ratna hafifçe gülümsedi ve kapıyı açarak Solar'ı içeri aldı.

"Ağabey!"

Halilintar, çocuk kendisine sarılırken, donup kaldı. İşte asıl şimdi yanmıştı, çünkü çocuğu hiç hatırlamıyordu.

Solar da bu hareketsizliğini fark etmiş olmalıydı ki, geri çekilip Halilintar'a kaşlarını çatarak baktı. "Ağabey?..."

"Ö-özür dilerim ama...Sen... Sen kimsin?" diye sordu Halilintar nazik olmaya çalışarak, ancak bu soru Solar'ı beklediğinden daha çok şok etti—ve Ratna'yı da.

"Beni... Ben hatırlamıyor musun ağabey?" diye fısıldadı Solar şok içerisinde ve birkaç adım geriledi.

"Özür dilerim... Ama zihnim bomboş gibi." dedi Halilintar çaresizce—Solar bir anda ona atılarak hastane yatağına serdiğinde susmak zorunda kaldı.

"Umurumda değil... Sen yine de ağabeyimsin... Sana bunu hatırlatacağım ve sen beni eskisi gibi azarlayacaksın!"

Halilintar çocuğun yürekliliğine hayran kalsa da, onu üzerinden indirmesi gerektiğini hissetti ve bunu yaptı. "Tamam, bunu bekliyor olacağım."

"Halilintar, biraz daha uyumak ister misin? Uykuya ihtiyacın varmış gibi hissediyor musun?" diye sordu Ratna—ki bu yanlış bir tahmin sayılmazdı.

"Olabilir." Halilintar başını salladı ve kısa sürede tekrar örtülerin içine gömüldü.

Onlar odadan çıkarken, o çoktan uykuya dalmıştı bile.

...

"Hey. Merhaba. Yalnız gözüküyorsun. Annen baban nerede?"

"Varlardı ama artık yoklar."

----

"Aah, ama ----'ın canı bu yeni çocukla oynamak istiyor? Yeni çocuk ----'la oynamak istemiyor mu? Sahi... Yeni çocuğun adı nedir?"

"Halilintar."

"Hali mi? Ne sevimli isim!"

"Halilintar!"

---

Daha yeni tanıştık aptal."

"Kalbimi kırıyorsun."

"Drama kraliçesi..."

"Efendim?"

"Yok bir şey."

...

"Ah..." Halilitar bir daha uyandığında, saat akşam yediydi. Bu sefer odada yalnızdı. Bunun sebebi belki de ziyaret saatlerinin çoktan bitmiş olmasıydı.

Açıkçası buradan bir an önce çıkmak istediğine karar vermişti. Neden böyle bir karar aldığını bilmiyordu, tek bildiği şey bir an önce evine eve geri dönmek istemesiydi.

"HALİİ!!"

Aniden zihninde yankılanan bir çığlık, başını tutarak inlemesine neden oldu. Bir anı... Silinmiş bir anı...

Anıları yavaş yavaş mı gelecekti? Öyleyse daha sessiz bir şekilde gelemezler miydi? Çığlık atmadan?

İç geçirdi ve yatağa uzanarak tavanı seyretmeye koyuldu. Anılar...

Her şey o kadar ilginç geliyordu ki... Hatırlayamıyor olmak belki de iyi bir şeydi. Ara sıra gidip gelen bazı acıtıcı anılar ona bunu öğretmişti.

Tekrar, ama bu sefer daha derin bir iç geçirdi ve yatakta kıvrıldı—tabii ne kadar kıvrılabilirse.

Akşam akşam daha fazla beynini yormaya niyetli değildi.

Uyumaya çalışmalıydı.

...

"Sonunda eve dönüyoruz, evet."

Halilintar bunu duyunca sevineceğini düşünmüştü—ancak değişik bir şekilde mutlu hissetmedi. Özellikle de evlerinin önünde durduklarında.

Solar -en azından adını ezberlemişti- kulağına eğilmiş ve, "Bak gör, birkaç gün içerisinde kavga etmeye geri dönecekler." diye fısıldamıştı.

Halilintar'sa, hayata yeni başlıyor gibi deneyimsiz hissediyordu. Tek bildiği sürekli oturacağı için can sıkıntısından patlayacağıydı.

"Evet... Sol, sen ağabeyinin yanında dur, tamam mı?"

Halilintar sonunda yatağına yerleştiğinde Solar onun hemen karşısındaki yatağına oturdu ve belki bir şeyler hatırlar diye kazanın olduğu günü anlatmaya koyuldu.

"Abang Taufan'ın anlattığına göre, sen bağırmamışsın. Ama araba neredeyse seni ezip geçmiş! Sonra ne yapacağını bilemeyince, yüksek sesle çığlık atarak yardım çağırmış. Eh, tabii tüm mahalleyi ayağa kaldırdı ama neyse... Sonra seni hastaneye götürdüler ve tam iki hafta uyudun. İki hafta!"

"Kulağa hoş gelmiyor." diye kıkırdadı Halilintar. "Canın sıkıldı mı? Ben yokken sıkıldığını hissediyorum."

"Hayır, yanlış hissediyorsun. Senin uyanmanı bekledim!" dedi Solar umutlu bir tonda... Ve sonra gülümsemesi yavaşça silindi. "Ama şimdi... Hiçbir şey hatırlamıyorsun."

 "Hey, böyle olma." dedi Halilintar teselli etmek istercesine elini uzatarak ancak Solar yatağına kıvrılmış ve sırtını dönmüştü.

"Önemli değil. Hadi uyuyalım."

Halilintar üzgünce başını eğmişti ki... Aniden yüzü aydınlandı ve Solar'a döndü. "Hey, Solar, ben daha önce mekanik işlerle uğraşıyor muydum?"

Solar yavaşça doğruldu ve şaşkınlıkla ona baktı. "Evet, evin tamir tadilat işleriyle ilgilenirdin... Neden?"

"Hmm... Bacaklarım için bir destek yapabileceğimi düşünüyorum." dedi Halilintar memnun bir ifadeyle. "Biliyorsun, haftalarca yatağa bağlı kalamam."

"Biliyorum." Solar kıkırdadı. "Ama eşyaların dışarıdaki ahşap kulübede duruyor. Onların hepsini buraya getiremem."

"Öyleyse biz gideriz." diye fısıldadı Halilintar göz kırparak.

"Ah, anladım..." Solar güldü. "Ama bugün yapamayız. Yarın annemlerin dikkati dağılınca yaparız."

Halilintar Solar'a kahkahalarla gülerken, baş parmağını kaldırdı.

...

"İşte burası." Solar önünde durdukları ahşap kulübeyi işaret ederken devam etti. "Burada birçok çalışma yapmıştın. İçeride bir masa ve kutular dolusu eşya var."

"Pekala, girelim. 'Havalı' tahtımı ittirirsen tabii." diye dalga geçti Halilintar ve ikisi de güldü—eh, en azından hala mizah yapabiliyordu.


"Hmm, tamam, burası fazla yabancı gelmedi." dedi Halilintar etrafı inceleyince ve bu Solar'ın öfkeyle ona bir tane 'çakmasına' neden oldu. "Beni bile hatırlamadın ama burayı hatırlıyorsun?!"

"Hatırladığımı söylemedim." diye kaşlarını çattı Halilintar. "Sadece yabancı hissettirmiyor."

"Aynı şey."

"Değil."

"Evet öyle."

"Hayır değil."

"Sen daha mı iyi bileceksin? Hatırlamıyorsun!"

"Hatırladığımı söylemedim."

"Evet öyle dedin!"

"Sözlerimi çarpıtıyorsun."

"Yapmıyorum!"

Halilintar iç geçirdi ve neredeyse yalvarır gibi bir tonda, "Benimle uğraşmayı kes..." diye mırıldandı. "Şu kutudakileri getirir misin?"

"Uğraşacağım! Gıcık antika..." diye homurdandı Solar ama yine de itaatkar bir tavırla kutuyu ağabeyinin önüne, masaya koydu.

"Ah, evet, yanılmamışım." Halilintar kutudakileri masanın üzerine saçtı ve gereken malzemeleri topladı. Daha sonra küçük bir kaynak makinasıyla -aşırı küçük, ev tipi bir şey- parçaları birbirine kaynattı. Daha sonra Solar'ın yardımıyla, bacaklarına -daha doğrusu alçının etrafına- sabitledi.

"Şimdi kolumu tut Solar, düşme ihtimaline karşı." dedi Halilintar ciddiyetle ve ayağa kalktı.

"Düşmedin." dedi Solar ifadesizce, kolunu bırakarak geri çekildi.

Halilintar memnun bir ifadeyle Solar'a baktı ve saçlarını karıştırdı. "Başardık kardeşim."

"Sen her zaman en iyisisin ağabey." dedi Solar ciddiyetle ama dudağını ısırarak gülmesini engellemeye çalışıyordu.

"O kadar da abartma şaşkın, çok uzun süre yürürsem iyileşemem." ded, Halilintar tekrar tekerlekli sandalyesine otururken. "Beni eve kadar götürürsün ya, ne olacak..."

"Seni çalıştırmak istiyorum demiyorsun da..." diye iç çekti Solar.

"Az konuş çok çalış. Motton bu olsun."

"Urgh..." Solar suratını astı ancak ağabeyinin bunu boş yere söylemediğini biliyordu. Muhtemelen yine de ayağa kalktığında canı acıyordu—sadece belli etmemişti.

Solar mutlu ama buruk bir şekilde, "Eskisi gibi, ama bunun farkında değil..." diye düşündü.

...

"Hey Solar," Uyuyacakları sırada, Halilintar hafifçe doğruldu ve kardeşinin karanlıktaki siluetine baktı. "Biliyor musun, seni hatırlamasam da, seninle bu destekleri yapmak çok eğlenceliydi."

"Eminim ki bilinç altında beni hala hatırlıyorsundur." dedi Solar kıkırdayarak. "Bir de Taufan ve diğerleri... Onları da birkaç güne göreceksin. Bakalım tanıyacak mısın?"

"Tsk, ne kadar da takıntılı..." diye homurdandı Halilintar ve ikisi de kahkahalarla -ama sessizce- güldü.

Hayat güzeldi.

Her ne kadar zorluklarla dolu olsa da.

Devam edecek...

Ah, son 2 satırı neden ve ne düşünerek koyduğum konusunda bir fikrim yok.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

SHOULD HURT YOU- 4