OVERLAPPİNG STORMS- 25
25: Güç Küreleri
TAPOPS'ta her şey rutine bağlanmıştı. Sabah erkenden kalk, eğitime git, öğlen yemeğini ye, yine eğitime git, akşam olunca da yat ve uyu.
Angin bu rutinden oldukça sıkılmıştı—daha yeni başlamış olmasına rağmen. İç karartıcı, kasvetli ve... tekdüzeydi. Hiçbir şey olmuyordu, bir görev almayı ne çok isterdi oysa...
"Angin... Angin, kalkman gerek..."
Angin, ağabeyi gibi isminden nefret etmeye başladığını hissederek, diğer tarafına döndü. Hala çok uykusu vardı, ah...
"Bugün, güç kürelerini görmeye gideceğiz, hadi..."
"Ne?!" Angin yeni bir şey yapacak olmanın verdiği o enerjiyle, hızla doğrulurken, heyecanla ağabeyine baktı. "Gerçekten mi??"
"Tabii ki." Beliung gülümseyerek başını sallayınca, tekrar neşeli bir çığlık attı ve hazırlanmak için yataktan aşağı atladı.
Beliung onun hazırlanmasını beklerken, ister istemez anılarından biri gözünün önüne geldi fakat anıyı, sinek kovalarcasına kovaladı ve bu sırada giyinmeyi bitiren kardeşine baktı. "Güç kürelerinin yanına gitmeden önce, karargaha uğrayacağız. Komutanın bize söylemek istediği bir şey varmış."
"Peki... Hadi gidelim."
...
"Günaydın Komutan." İki kardeş mükemmel bir senkronizasyon içerisinde selam verdiler. Hareketleri kusursuzdu fakat aralarında belirgin farklar vardı. Angin'in acemiliği göze batarken, neşeli gülümsemesi ve aynı neşeyle parlayan mavi gözleri bunu telafi ediyordu. Beliung'un ise bu selamı vermeye alışkın olduğu belli oluyordu fakat o da o kadar ruhsuz görünüyordu ki, bakışları bile oldukça boştu.
"Günaydın." Komutan asla gülümsemez veya sıcaklık göstermezdi ama jestlere cevap vermeyecek kadar taş kalpli değildi.
"Bize bir şey söylemek istemişsiniz ama..." diye başladı Beliung kuşku ve endişe karışımı bir duyguyla fakat komutan elini kaldırınca, sustu.
"Fazla önemli olmasa da, iki şey söylemek istiyorum." dedi Komutan Koko Ci, sakince—Angin o küçük uzaylıyı hep sakin gördüğü için, hiç sinirlenip sinirlenmediğini merak etti. "İlk olarak, güç kürelerinin yanına gittiğinizde onları rahatsız etmeyin. Kapıyı açık bırakmayın ve tabii güç kürelerini almaya çalışmayın. Eğer güç kürelerini almaya çalışırsanız, yanlışlıkla alarmı etkinleştirebilirsiniz."
"Pekala..." İki kardeş yine uyum içerisinde başlarını sallarken, komutan Beliung'a yaklaştı—elbette onun önünde durduğunda beli hizasında kalıyordu -belki de daha kısaydı- ama o kadar ciddi görünüyordu ki, Angin soğukkanlı ifadesine rağmen, ağabeyinin şakağından terler aktığını görmüştü.
"İkinci olarak, gözlemlediğim kadarıyla isminizi kullanmıyorsunuz." diye devam etti Koko Ci, herhangi bir öfke belirtisi göstermeden. "Bunu düzeltin ve kendi adınızı kullanın. İsminizi istediğiniz gibi değiştiremezsiniz."
Beliung içinden, "Ah, harika..." diye geçirirken, gülümsemeye çalışarak, "Beliung ismi artık bana ait, Komutan." diye açıklamaya çalıştı.
"Bu geçerli bir sebep sayılamaz, resmi kayıtlarda isminiz hala Taufan." dedi Koko Ci gözünü bile kırpmadan -gözleri görünmüyordu- ve bu Beliung'un tüm sözlerini, söylemeden yutmasına neden oldu. "Kendi adınız resmiyette yazan adınızdır. Kendi adınızı kullanın. Bu uyarıyı bir daha tekrarlatmayın."
Beliung, yani, affedersiniz, Taufan, azarlayabilen bir disiplin robotuyla karşı karşıya kalmış gibi hissederken, "P-pekala komutan..." diye mırıldandı sakince ama Angin onun öfkeden dişlerini sıktığından çok emindi.
"Abang. Hey abang, beni bekle!"
B—yani, Taufan durdu ama ona bakmadı. Ellerini sıkıca yumruk yapmış, omuzları dikleşmişti.
"Abang, kendini üzme..." Angin ağabeyinin elini tutarken, endişeli olmasına rağmen gülümsemeye çalıştı. "Bu yalnızca bir isim, eminim alışırsın..."
"Yalnızca bir isim, ha? Tabii..." Taufan elini alnına koyarken, siniri bozulmuş bir şekilde güldü. Ama Angin'e dönünce, gözlerinde yaşlar vardı ve ifadesi oldukça karmaşıktı. "Meselenin yalnızca isim olduğunu mu sanıyorsun? Hah! Öyle olsaydı bana nasıl seslendikleri umurumda olmazdı. Ama bana Taufan dendiğinde... Ne oluyor biliyor musun?" durdu ve aniden, "Ağabeyimin sesini duyuyorum!" diye patladı.
Angin bağırışından dolayı ürkse de, sonra anlayışla gülümsedi ve küçük kollarını ağabeyine doladı.
Taufan ilk başta bu kucaklaşmaya karşı çıkarak, onu ittirmeye çalışsa da, sonra direnmeyi bıraktı ve bir elini başına koyarak karşılık verdi.
"Anladığım kadarıyla çok acı çekiyorsun abang... Ama sanırım iyileşmeye başladın..." diye düşündü Angin ve geri çekilip gülümsedi. "Güç kürelerinin yanına gidecektik hani? Hadi gidelim!"
"Tamam, tamam..."
Güç kürelerinin bulunduğu oda, çok daha karmaşık bir şifrelendirmeyle, sıkı sıkı kilitlenmişti. Ama görünen o ki, Taufan'ın hepsine erişimi vardı, tüm şifreleri, şifrelere bakmadan dahi açabilmişti.
"Vay canına..." Angin etkilenmiş bir şekilde etrafa bakarken, bu sırada sistemi açık olan bir güç küresi neşeyle, "Hey, millet, uyanın!" diye bağırdı. "Taufan sonunda geri geldi!"
"Ge-ge-geri mi geldim?..." diye kekeledi Taufan, inanılmaz derecede kızararak ve bu Angin'in şüphe içerisinde, göz ucuyla ona bakmasına neden oldu.
"Taufan!!" Uyanan güç kürelerinin hepsi aynı anda tezahürat edince, genç daha fazla dayanamayarak, "Ne oluyor?!" diye çıkıştı. "Tamam, beni özlemiş olamazsınız değil mi? Uzun zaman geçti! Beni unutmuş olmalıydınız." Ses tonu garip bir şekilde, azarlar gibiydi.
"Ayıp ediyorsun." dedi yakındaki güç kürelerinden biri, küskün bir tavırla—Angin'in daha sonradan öğreneceği üzere, bu Emotibot'tu. "Seni unutur muyuz hiç? Hani şeyle beraber hep geliyordunuz—"
"Ama bunun üzerinden on yıl geçti!" diye karşı çıktı Taufan, surat asarak. Kollarını kavuşturup onlardan yüz çevirince, güç kürelerinin dikkati Angin'e yöneldi. "A-a-aaa, sen de kimsin?"
"Ben... Ben benim." diye karmaşık bir cevap verdi Angin ve bunun üzerine güç küreleri neşeyle güldüler. "Sen sensin tabii. Aslında adını sormak istemiştik. Ve kim olduğunu da merak ediyoruz."
"Ben Angin ve o da... Uuh..." Angin ellerini hala surat asan ağabeyine doğru açarken, bir an duraksadı. Sonra gülümsedi. "Bu da ağabeyim Taufan!"
"Ah, yani sen onun kardeşisin." dedi güç küreleri, bu sefer şaşkın görünüyorlardı. "Ama en son Taufan'ı gördüğümüzde—"
"Bu konudan bahsetmenize gerek yok." diye homurdandı Taufan, sırtı hala onlara dönüktü.
Güç kürelerinin tuhaf bakışlarını fark eden Angin, ortamı yumuşatmak için gülümseyerek, "Ona aldırmayın." dedi. "Her zaman gizemlerle dolu ve... Nasıl desem? Biraz şey..."
"Kesinlikle asık suratlı." diye tamamladı güç kürelerinden biri. "Sen ona kıyasla oldukça neşelisin."
"Öyle mi?... Peki." Angin bunu kabullenirken, sarı bir güç küresi enerji istasyonundan ayrılarak kendisine yaklaştı ve onu taradı. "Ah, yani sen de Rüzgar Taşıyıcılarındansın."
"Elbette öyle olacak. Sonuçta o Windaralı, değil mi?" diye sordu başka bir güç küresi ciddiyetle.
"Evet, evet... Peki şimdi sizinle tanışabilir miyim?" diye sordu Angin merakla ve bu güç kürelerinin çoğunun sevinç içerisinde bağırmasına neden oldu.
"Ben Emotibot." dedi güç kürelerinden ilk konuşanı, neşeyle. "Duyguları kontrol edebilirim ve etkileyebilirim. Birçok kişi beni yakalamaya çalışırken oldukça zor şeyler yaşadılar."
"Vay, çok havalı..."
"Ben Ochobot, kullanıcılara güçler verebilen bir güç küresiyim." dedi az önceki sarı güç küresi, neşeli bir şekilde.
"Ben Bellbot, küçültme ve büyütme gücüne sahibim." dedi, yeşil ve dikenli bir kuyruğa sahip tuhaf bir kedinin boyunda asılı olan yumurta şeklindeki güç küresi.
"Çok tatlı..." Angin merakla Bellbot'u incelerken, omzunda bir el hissedince, neredeyse zavallı kediciğin üstüne düşecekti. Ağabeyinin arkasında dikildiğini fark edince, sinirle iç çekti. "Abang?! Sana kaç defa söyledim—"
"Beni korkutma dedin, evet..." Taufan başını salladı ve saati gösterdi. "Öğle yemeği vakti. Sonra da eğitim yapmaya gideceğiz."
"Haih, peki, peki..." Angin iç çekerek ayağa kalktı ve ağabeyinin peşinden çıkarken, güç kürelerine el salladı. "Sonra görüşürüz millet!"
"Güle güle..."
Onlar çıktıktan sonra, güç kürelerinin arasında tuhaf bir sessizlik oluştu.
"Fark ettiniz değil mi?..." diye sordu Emotibot, yavaşça.
"Evet... Kesinlikle bir şeyler yaşanmış olmalı." dedi Ochobot, düşünceli bir şekilde. "Taufan eskiden de surat asardı ama şuan... Oldukça ruhsuz görünüyor."
"O yanında olmadığına göre, fazla olasılık yok." dedi Bellbot, küçük olmasına ve sesi ince olmasına rağmen ciddiyeti anlaşılıyordu. "Sanırım dışarıda bilmediğimiz şeyler yaşandı ve Taufan bunun etkisinde. Gözlerinin içinde yalnızca acı gördüm."
...
"Güç kürelerinin seni tanıdığını bilmiyordum abang..." dedi Angin, birlikte yemekhanede öğle yemeği yedikleri sırada. "Bensiz gitmiş olsan bu kadar samimi davranmazlardı... Abang?... Abang... Abang!"
"Ha—ne oldu?" Taufan sıçradı ve gözlerini kırpıştırarak ona baktı. "Bi-bir şey mi dedin—"
"Abang... Yemeğini ye ve uzaklara dalma artık." diye homurdandı Angin, tüm hevesi kaçtığı için söylediklerini tekrarlamamıştı.
Taufan gerçekten de deminden beri, başını eline yaslamış bir şekilde önüne bakıyordu. Onun uyarısıyla dalgınlığından sıyrılmıştı fakat tabak almamış olmasına bakılırsa, yemek yiyecek gibi görünmüyordu.
Kendi kendine, "Ben... Sanırım biraz dinlenmeye ihtiyacım var." diye mırıldandı başını iki yana sallayarak ve masadan kalktı. Kardeşine sırtı dönük olduğu halde, "Beni ararsan... odamızda olacağım." dedi alçak sesle. "Bugünkü eğitimi atlıyorum."
O uzaklaşırken, Angin sıkıntılı bir iç çekti ve zaten yemeğini bitirdiği için masadan kalktı.
Bazen onu anlamak gerçekten zor oluyor, diye düşündü eğitim odasına doğru ilerlerken.
"Angin?"
"Hm?" Angin onu tanıyan biri olmasına şaşırarak başını kaldırdığında, Yaya'nın kahverengi gözleriyle karşılaştı. Yüzü aydınlanırken, neşeyle kıza sarıldı. "Yaya abla! Sen de buradasın!"
"Elbette öyleyim, Taufan'ın bundan bahsetmemiş olması şaşırtıcı." dedi Yaya kaşlarını kaldırarak. "Eskiden gördüklerini veya duyduğunu başkasına söylemeden içi rahat etmeyen biriydi... Şimdi ağzından laf alabildiysem bin şükür."
"Odalardan birinde senin adını görmüştüm ama unutmuşum." dedi Angin gülümseyerek. "Ve zaten onu biliyorsun; huysuz, içine kapanık ve ketum."
"Ah, eskiden öyle değildi ama..." dedi Yaya kıkırdayarak. Birlikte eğitim odalarının olduğu yere yürürlerken, anlatmaya devam etti. "O kadar şakacı, yaramaz ve ağzında bakla ıslanmayan biriydi ki, hepimiz ona gizli bir şey söylerken dilini tutması için onu sıkı sıkıya tembihlerdik."
"Abang Taufan ve sır tutamamak mı? Hayali bile ilginç." dedi Angin şaşkınlıkla ve ikisi de Taufan'ın o halini bir an hayal ederek, gencin çocukluk hatalarına içtenlikle güldüler. Elbette Taufan bunu sorun etmezdi.
Neden sonra, Angin durdu ve ciddiyetle kıza döndü. "Aslından... Senden yardımını isteyebilir miyim Yaya abla?"
"Hm? Ne konuda?" diye sordu Yaya, onun gibi sesini alçaltarak.
"Abang Taufan gücünü kullanamıyor ve muhtemelen bu yüzden fazlasıyla depresif. Onu hayata geri döndürmek istiyorum. Bahsettiğin neşeli günlerine yani..."
Devam Edecek...
Heh, her zamanki gibi harika değil mi? Gizzem dolu. Bu arada bahsedilen güç kürelerini internette ararsanız bulacaksınız.
İletişim: mercan.tasarim11@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder