OVERLAPPİNG STORMS- 28

 28: Taufan'ı Eğitmek

"Hadi Taufan." Yaya kışkırtıcı bir gülümseyerek ona baktı. Acımasız bir öğretmendi fakat özünde arkadaşına karşı derin bir anlayış besliyordu. "Çok fazla düşünme, yalnızca başla."

"Tam saldıracağım sırada konsantrasyonumu bozuyorsun." diye homurdandı Taufan, kollarını kavuşturarak fakat gerginliği ifadesinden okunabiliyordu.

"Tamam... Sustum." dedi Yaya ve gerçekten de sustu. Gencin haklı olduğunu inkar etmiyordu.

Taufan derin bir nefes aldı, bakışlarını titreyen eline dikti ve, "B-bebola Taufan!" diye bağırarak, oluşturduğu rüzgar kürelerini kıza fırlattı.

"Yerçekimi Kalkanı!" Yaya bir kolunu kalkan gibi kaldırdı ve önünde pembe bir yerçekimi kalkanı oluştu. Taufan'ın rüzgar küreleri bu kalkana çarparak patlarken, hafif şiddette bir esinti oluşturdu.

"Güzel. Ama beni yenmek için daha fazlasına ihtiyacın var Taufan." Yaya gülümsemeyi sürdürürken, ellerini bir şeye bastırır gibi aşağı indirdi. "Ağır Yerçekimi!"

Yerde kuvvetli bir çekim oluşurken, Taufan yer çekimine karşı koyamayarak yere çöktü—yani hayır, aslına bakarsanız, yere yapıştı.

Ellerinden destek alarak kalkmaya çalışırken, "Bırak... Bırak beni..." diye fısıldadı.

"Bu kadar çabuk pes mi?" Yaya bu sefer gerçekten kışkırtıcı ve gururuna dokunan bir tonda sorduğu için, Taufan öfkelendi.

"Tabii ki de hayır!" diye bağırdı ve onları izleyen Angin'in ilk defa gördüğü kuvvette bir rüzgarla, kendisini yukarı ittirdi ve saldırmaya hazırlandı.

"Ah hayır..." Angin ağabeyinin ifadesindeki değişikliği fark edince, endişeyle alt dudağını ısırdı. Ne olacaktı?

Taufan dengesiz bir şekilde yere indi ve başını tuttu. Sinirliydi ama herkesten çok, kendine sinirliydi.

O kadar zayıf ve o kadar beceriksizim ki... diye düşündü nefretle. Daha şimdiden... Şimdiden...

Angin gözlem balkonunun hoparlörünü açtı ve, "Yaya abla! Abang Taufan'a dikkat et!" diye bağırdı. "Kontrolünü kaybedecek!"

"İsh, eğitimin yarısına bile gelmeden kontrolünü mü kaybediyorsun?" diye azarladı Yaya ve yaklaşıp Taufan'ın başına ufak (!) bir şaplak attı. Çok sert değil ama 'havaya uçmaya çalışan aklını yerinde tutacak' kadar güçlü bir şaplak.

"Aduh..." Taufan başını ovuşturdu ve memnuniyetsiz bir iç çekti. "Devam etmek zorunda mıyım?..." Eğitim yapmaktansa, kontrolünü kaybetmeyi yeğlediği ses tonundan anlaşılıyordu.

"Elbette. Kalk hadi." Yaya disiplinli haline geri dönerken, geri çekildi. Ellerini iki yana açarken, "Ne kadar iyisin görelim!" diye güldü.

"Hahh... Cakera Udara!" Taufan oluşturduğu hava disklerini kıza fırlattı ve o bunları karşılarken, hızla arkasına uçtu. Elini yumruk yapıp vurmaya hazırlandı ve, "Gerudi—"

"Yerçekimi Kaldırma!" Yaya elini kaldırdı ve bunu beklemeyen gence dönerken, güldü. "Cık cık cık, o kadar hızlı değil Taufan."

Angin yerçekimiyle havada tutulduğu için kıpırdayamayan ağabeyine istemsizce güldü. Aslında Taufan'ın kazanmasını isterdi ama böylesi de eğlenceli olmuyor değildi.

"Bana saldırmaya nasıl cesaret edersin, ha?" Yaya arkadaşını yavaşça yere indirdi ve kıkırdadı. "Umarım beni hemen bugün yenemeyeceğini anlamışsındır."

Taufan cevap vermedi ama dişlerini gıcırdatarak, ona attığı öfkeli bakış yeterliydi.

Özel bir şey olmaksızın, gün yine tüm hızıyla geçti.

"Sonra görüşürüz Yaya abla!"

"Sonra görüşürüz!"

"Bugün çok eğlenceli geçmedi mi abang?" diye sordu Angin, odalarına girdikleri sırada. "Kendi adıma ben çok eğlendim."

"Bir de bana sor. Keyiften çatlayacağım." diye homurdandı Taufan, gözlerini devirerek. Duşa girmeden önce, odalarına hayal kırıklığı dolu bir bakış attı. "Her taraf öylesine dağınık ki... Ne yazık ki etrafı toplayacak enerjiye bile sahip değilim..."

Farkında olmadan sesli düşündükten sonra, banyoya girdi.

Angin onun dağınıklıktan gerçekten rahatsız olduğunu bildiği için, o duştan çıkana kadar etrafı toplamaya karar verdi. Rüzgar gücünün de ona epey yardımcı olduğunu da söylemek gerekir.

Taufan duştan çıktığında, Angin kıyafetlerini aldı ve hızla banyoya girdi. Bu sayede ne ağabeyi, ne de kendisi utanmayacak, mahcup olmayacaklardı.

Taufan odaya bakarken, şaşkınlıkla birlikte göğsüne sıcak bir his yayılıverdi. Gönül huzuru içerisinde yatağına girdi. Fark edilmek ve anlayış görmek çok hoş bir histi.

(Banyoya girmeden önce sesli düşündüğünü asla bilmeyecekti).

...

"Kendini nasıl hissediyorsun Taufan?" diye sordu Yaya biraz alaycılıkla, kalemini elinde çevirerek.

"Sana da günaydın..." diye mırıldandı Taufan, ne dediğini bilmeden—hala uyanamamıştı.

"Ah... KOŞU ZAMANI~" Yaya elindeki alarmı çalıştırırken, o sesi bastırmaya yetecek kadar yüksek bir sesle bağırdı.

"WOİİİ—TAMAM, UYANDIM...." Taufan günlük ısınma seansı olan koşu için odadan dışarı fırlarken, Yaya'yla Angin kırılırcasına gülüyorlardı. "Taktik işe yaradı!"

Koşudan sonra, Yaya'yla Taufan dövüşürdü, sonra öğle yemeğine giderlerdi, sonra yine eğitim... Günler bu şekilde geçiyordu. Genel olarak Taufan anemosis'in nüksettiğini belirten bir şey yaşayana kadar eğitime devam ederlerdi. Neyse ki Taufan şu ana kadar ciddi bir hastalığa yakalanmamıştı.

Rüzgar elementi ilk kez dengesiz olduğunda, eğitimlerinin ikinci haftasındaydılar.

Taufan her zamankinden daha uzun süre dayanmış, Yaya'yı yormayı başarmıştı. Nefes nefese, dudaklarında muzaffer bir sırıtışla, rüzgar matkabını ona doğrultmuştu. Tabii Yaya'yı yeterince yorana kadar gücünü hiç olmadığı kadar fazla kullanması gerekmişti.

"Ka-kazandım değil mi?..." diye sordu fakat cevabını alamadı. Aniden fakat yavaşça süzülerek yere indi ve rüzgar matkabı yok oldu. Taufan'ın kendisi ise, yere yığıldı ve ellerini göğsüne bastırdı.

Bu durumda pek fazla ihtimal yoktu.

"Ah hayır..." Angin yaşanacakları tahmin etti ve Yaya'yı ne yapacağını bilemez durumda bırakarak, revire koştu.

Zavallı kız, "Taufan, bana ne yapmam gerektiğini söyle... Sana yardım etmek istiyorum..." diye defalarca tekrarladı fakat Taufan'ın daha iyi bir fikri var gibiydi.

Acıdan dolayı hafifçe inlerken, "Beni... Beni öldürebilirsin..." diye fısıldadı. "O zaman... Bu biter..."

"NE?! ÇÖZÜMÜN BU MU?!" Yaya tüm paniğini unuttu ve dehşet içerisinde geri çekildi. Hem sinirli, hem korkmuş, hem de üzülmüştü. "Sana—sana nasıl yardım edebileceğimi sordum!"

"Biliyorum..." diye mırıldandı Taufan, acıdan dolayı sesi yüksek çıkmıyordu. "Ben de... Beni öldürebileceğini söyledim..."

"Taufan, sen.. Saçmalıyorsun!" Yaya öfkeyle ayağa kalktı ve hızlı hızlı soluyarak, arkadaşına baktı. "Eğer ölürsen... Neler olacağını düşünsene... Angin yalnız kalacak, belki de hayatı boyunca bu şoku atlatamayacak... Arkadaşların... Seni öldürdüğüm için benden nefret edecekler... Ve ben... Onca yıldır arkadaşınım, sence bunu yapabilir miyim?!"

"..." Taufan cevap vermedi, açıkçası bir yandan kızın haklı olduğunu biliyordu. Angin'in de aynı acıyı yaşamasını mı istiyordu? Hayır... Bazen gerçekten çok aptalca konuşuyordu.

"Ayrıca sana daha önce de söylemiştim. Öldürmek yok." dedi Yaya bu sefer daha çocuksu bir şekilde—çünkü bu cümle eskiye dayanıyordu. Tanıştıkları zaman aralarında geçen konuşma...

"Tamam, tamam..." Taufan isteksizce doğruldu ve aynı isteksizlikle açıklamaya koyuldu. "Omzum ile... Köprücük kemiklerimin arasında... Bir yer var... Oraya—" Eliyle ağzını kapatarak öksürdükten sonra, daha zayıf bir sesle devam etti. "Oraya biraz kuvvetlice bastırırsan kusabileceğim."

Yaya Taufan'ın avucunda gördüğü şeyin kan olmadığını umdu ve söylediğini yapmaya çalıştı. Tam olarak nereye bastırması gerektiğini soramadan, doğru noktayı buldu ve kuvvetlice bastırdığında, Taufan ürperdi.

Yaya geri kalanını görmek veya duymak istemiyordu. Birinin yanında kusmasından oldukça rahatsız olan biriydi. Bu yüzden arkadaşından uzaklaştı, gözlerini ve kulaklarını sıkıca kapattı.

"Yaya abla... Bitti... Artık gözlerini açabilirsin."

Yaya omzunda bir el hissederek, gözlerini açtı. Angin'in rahatlatıcı bir şekilde gülümseyerek kendisine baktığını görünce, iç çekti. "Elhamdülillah... Gerçekten korkunç bir deneyimdi."

"Biliyorum, biraz mide bulandırıcı ama abang Taufan daha iyi görünüyor." dedi Angin ve kıkırdayarak, kenarda dinlenen ağabeyini işaret etti.

Yaya öğrencisine yaklaştı ve biraz şakacı bir tavırla, "Hala ölmek istiyor musun Taufan?" diye sordu.

"Hayır... Asıl tehlikeyi atlattım..." dedi Taufan alçak sesle, başını ovuşturarak. "Ama eğitime devam edebileceğimi sanmıyorum."

"Zaten devam etmeyeceğiz, şaşkın!" dedi Yaya azarlar bir tonda fakat kaşlarını endişeyle çatmıştı. "Derhal odana geri dön ve iyice dinlen. Bugün yeterince çalıştın."

"Seni yendim mi peki?" diye sordu Taufan, biraz çocuksu bir ifadeyle ve tabii ki Yaya da aynı çocuksulukla, "Hmm, hayııır, henüz değil." dedi. "Beni yenemedin."

"Henüz." diye ekledi Taufan ve güldü. Bazen gerçekten çok çocuksu ve sevimli olabiliyordu ama bunu ona söylemeyin.

Tüm bunlar geride kaldı. Önce Taufan daha hızlı ve nefesi kesilmeden koşmayı başardı. Perişan olmuyor, nefesini toparlaması yalnızca beş dakika sürüyordu. Elbette bu gelişme pat diye olmamıştı, yaklaşık iki ay gibi bir sürede bu seviyeye gelmişti.

Bir 2 ay kadar sonraysa, gücünü daha kolay kullanabilmeye başladı. Kontrolünü hala sık sık kaybediyordu ama ciddi bir hastalığa yakalanma ve ölme tehlikesini tamamen atlatmıştı. Zaten bir kez dışında hiç hastalanmamıştı (her akşam hummalı gibi olduğunu saymazsak).

Her eğitimden sonra yine kusması gerekiyordu ama en azından artık yalnızca kusması gereken şeyi kusuyordu (yazarınızın midesi bulanmaya başladı). Gerçi Yaya'ya göre bu daha da iğrençti ama o da alışmıştı.

Tek bir şey vardı: Taufan hala Yaya'yı bozguna uğratamamıştı. Defalarca zafere çok yaklaşmış fakat her seferinde, kız bitirici bir hamleyle onu yere sermişti.

...

"Kendini bayağı geliştirdin, değil mi?" diye sordu Yaya, bilmiş bir ifadeyle.

"Evet... Ve bugün seni yenmeyi planlıyorum." dedi Taufan aynı bilmiş ve meydan okur ifadeyle ve ileri atıldı.

Başta her zamanki gibiydi; Taufan rüzgar kürelerini fırlatıyor, Yaya da onları savuşturuyordu fakat sonra işler değişmeye başladı.

Taufan birden fazla saldırıda bulunarak, Yaya'yı şaşırttı ve son saldırısını yapmaya hazırlandı.

Bu düelloda en az onun kadar hırslı olan Yaya hızla arkasına döndü ve ellerini uzattı. "Maksimum Yerçekimi Kaldırma!"

Yerçekimi Taufan'ı yakalayarak, havaya kaldırırken, Yaya nefes nefese olduğu halde, sırıttı. "Bundan... Bundan kurtulamayacaksın Taufan."

"Ergh... Adil değil! Bırak beni!" diye bağırdı Taufan, yerçekiminden kurtulmak için çırpınarak fakat Yaya sinsi bir gülümsemeyle, "Pes et, seni bırakayım." deyince durdu.

Ve aniden beklenmedik bir şey oldu.

Taufan'ın bedeni inanılmaz parlak bir ışıkla parladı ve etrafını saran yerçekimi parçalanarak yok oldu. Taufan, etrafında saçlarını karıştıran bir rüzgarla, gülümseyerek Yaya'ya bakıyordu.

"Bu... Abang Taufan'ın gerçek gücü mü?" Angin hayranlıkla çığlık attı ve onların duymadığını bilmesine rağmen, ellerini çırptı. "Hadi abang, bunu yapabilirsin..."

"Pusaran Taufan!" Taufan Yaya'yı kuvvetli bir kasırga girdabıyla yakaladı ve en büyük hava diskini oluşturarak, ona fırlattı. Kasırga girdabına hapsolmuş zavallı kız, kollarını kullanarak gelecek saldırıdan kendini korumaya çalıştı ama buna hiç gerek yoktu.

"Yaya."

Yaya gözlerini açtığında, büyük hava diskinin kendisinden bir karış uzakta durduğunu gördü ve rahatladı. Taufan'a baktı; gencin gözlerinde acımasızlık yoktu. Yalnızca muzaffer, muzaffer ve... dost canlısı bir parıltı vardı. "Ben kazandım Yaya."

"Kabul ediyorum, bu sefer kesinlikle kazandın." dedi Yaya içtenlikle ve bunun üzerine, Taufan hava diskini yok edip, onu güvenli bir şekilde yere indirdi.

Yaya bir eğitmen edasıyla notlarını kontrol ettikten sonra, Taufan'a yaklaştı ve memnuniyetle, "Tebrik ederim Taufan. Eğitimini ölmemeyi başararak tamamladın." dedi. "Seni öldürmemi istediğin kısım dışında tüm hatalarını affediyorum. O kısmı ise her zaman aklımda tutacağım. Ne olur ne olmaz."

"Ah, evet. Ara sıra şantaj yapmak için." diye homurdandı Taufan, gözlerini devirerek ve bunun üzerine üçü de güldü.

Ertesi sabah ise daha sevindirici bir şey oldu. Angin ve Taufan, artık sadece formda kalmak için yapacakları eğitime hazırlandıkları sırada, komutan tarafından karargaha çağrıldılar. Elbette bu çağrı daha önemli olduğu için, önce oraya gittiler.

"Günaydın komutan!" İki kardeş bu sefer gerçekten mükemmel bir senkronizasyon içinde selam verdiler.

Komutan kısaca selamlarını aldı ve hemen konuya girdi. "Siz ikinize güzel haberlerim var. Eğitiminiz sırasında sizi gözlemleyen kaptanın raporu dün akşam elimize ulaştı. Kendisi bundan sonra eğitim koçunuz olacağını söyledi ve..."

Komutan nefes almak için duraklarken, Angin ve Taufan nefesini tutmuş, ona dikkat kesilmişlerdi.

"Bir haftalığına tatil yapabileceğinize karar verdi. Yani bir haftayı geçmemek şartıyla evinize dönebilirsiniz."

Devam Edecek...

Aaa, işte bunu kesinlikle beklemiyordunuz değil miiii? Çok açıklamam yok. Gidip iki hikaye daha yazmalıyım, iyi geceler Türkiye (bu nereden aklıma geldi bilmiyorum).

İletişim: mercan.tasarim11@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

OVERLAPPİNG STORMS- 11