TAUFAN İLE YEDİ GÜN- 2: KEDİLER
Serinin ikinci bölümüne hoş geldiniz~
2: Kediler
Yaşadığı tüm sıkıntılara ve şu anki sorunlarına rağmen, Taufan Halilintar'la uğraşmaya bayılıyordu.
ŞLAP!
"TAUFAAN!!"
"Ee~ Belki de ben değildim~?" Taufan merdivenlerin korkuluklarından tehlikeli bir hareketle kendini baş aşağı saldı ve Halilintar'a sırıttı.
"Sen değildin değil mi!? Sen değildin değil mi!? O kabı suyla doldurup içine buz attığını görmedim sanki!"
Halilintar'ın ellerinden kıvılcımlar çıkmaya başlayınca, Taufan gergince kıkırdadı ve rüzgarını kullanarak aşağı kata atlarken, koşmaya çalıştı.
"Yakaladım." dedi Halilintar, ürkütücü derecede alçak bir sesle. "Şimdi soğuk suyla ıslanmak neymiş göreceksin..."
"Eeeehehehe, Geem? Beni kurtarma nezaketinde bulunabilir misin?" diye seslendi Taufan, Halilintar tarafından bahçeye sürüklenirken fakat kardeşinden bir cevap alamadı.
"Heh, herkes senin tarafında değil~" diye alay etti Halilintar ve sonunda onu bahçeye çıkardığında bıraktı. Kızıl gözlerinde o tehditkar bakış belirirken, "Kıpırdama. Yoksa karışmam." diye tehdit etti ve Duri'nin genellikle sulama kaplarını doldururken kullandığı vananın yanına gitti.
Taufan onun yapacağını çok iyi anlamıştı fakat kaçmasının imkanı yoktu. Eğer kaçmaya kalkışırsa Halilintar daha da sinirlenir, onu elektrikle çarpardı.
"Güzel~"
Oh hayır! Halilintar sulama hortumunu almış, karanlık bir sırıtışla ona yaklaşmaktaydı.
"Ehehehe... Bunu yapmayacaksın değil mi?" diye sordu Taufan gülerek fakat aslında dehşete kapılmıştı.
"Tam olarak bunu yapacağım..." Halilintar sözünün devamını getirmek yerine, hortumu kaldırdı ve Taufan'ı bir güzel sulamaya koyuldu.
"Ah! Haliii—Hali, kes şunu!" Taufan sudan korunabilmek için kollarıyla yüzünü örterken, Halilintar yaklaştı ve hortumu başında tuttu.
"Aaaahaaah... Geeeemğ, kurtar beniiii..." diye sızlandı Taufan, kendisini yere atarak suya teslim olurken.
"Bu birinci cezan." dedi Halilintar sertçe, onu sulamaya devam ederken. "İkinci olarak da, bir hafta boyunca kedilerle sen ilgileneceksin."
"Ne kedisi ya? Evde kedi mi var—" Taufan Halilintar'ın ilgilendiği sokak kedilerini hatırlayınca, sırıttı ve çoktan kızarmış olan kardeşine kaşlarını kaldırarak baktı. "Ah, anlıyorum... Peki neden kedilerine ben bakıyorum?"
"Sen üstüme soğuk su boşalttıktan sonra hasta olacağımı düşündüğüm için." diye homurdandı Halilintar, utandığında daha sert konuşurdu. "Hasta olmazsam yine de sen bakacaksın ama."
"Urgh, ya ben hasta olursam?..." diye mırıldandı Taufan fakat bahçenin ortasında, güneşin altında ıslanırken bu pek de olası değildi.
Halilintar sonunda onu yeterince ıslattığına kanaat getirdiğinde, elini uzattı -onu kaldırmak istemişti- fakat Taufan eğlenmeyi bitirmemişti. Ayrıca kardeşi bunda kıyas yapamazdı.
Derin bir nefes aldı ve hala kendisi gibi ıslak olan Halilintar'a rüzgar üfledi (Rüzgar elementi olmanın avantajları).
Elbette Halilintar'ın ondan çok daha acımasız olabileceğini hesaba katmamıştı.
"Ha-Ha-Hali... Bu-bu haksızlık..." diye karşı çıkmaya çalıştı Taufan, soğuktan dişleri takırdayarak.
"Sen rüzgar kullandın, ben de seni buzdolabının önüne koydum." dedi Halilintar sırıtarak fakat o da üşüyordu. "Ve bu arada, kedilerle bir ay boyunca ilgileneceksin. Bir hafta olsun diye düşünmüştüm fakat arttırmaya karar verdim."
"Haaah... Isınmak istiyoruuum..."
...
"Şimdi kedilerine sadece bakmam mı gerekiyor?" diye sordu Taufan, sıcak bir duş aldıktan ve kuru kıyafetler giydikten sonra, yatağına oturmuş, saçlarını kurutuyordu. "Eğer öyleyse bu çok kolay. Onları günde kaç dakika izlemeliyim?"
"Ooh, o kadar kolay olacağını mı sanıyorsun?" Odanın kapısına yaslanmış, onu dinleyen Halilintar sırıttı ve bu Taufan'ın bir kez daha soğuk terler dökmesine neden oldu. "N-ne? Başka ne yapmam gerekiyor?"
"Ehem, çok bir şey değil." dedi Halilintar, boğazını temizleyerek. "Sadece kedilerimin -yanlışlıkla böyle demişti- her gün beslendiğinden ve yeterince su içtiklerinden emin olacaksın. Onları her gün kontrol edeceğim. Ayrıca bir ay içerisinde bir kez veteriner kontrolüne götüreceksin. Eğer herhangi bir masraf olursa onu da sen karşılayacaksın."
"Ah..." Tüm bu şeyler yüzünden Taufan'ın başı dönmeye başlarken, yataktan atladı ve Halilintar'ın önünde diz çöktü. "Ağağağğğ... Bağışlayın majesteleriiğ... Hizmetkarınız bunu yaparsa ölüürğ..."
Eğer yalvardığı kişi Gempa ya da Solar olsaydı bu işe yarayabilirdi fakat Halilintar'da hayır.
"Aaaa, o zaman korkarım ölmeye hazırlanman gerekiyor." dedi Halilintar, aynı dramatik tonun daha tehditkar ve korkunç haliyle konuşarak ve ellerini itti. "Tok Aba'nın verdiği harçlıkları kullanmaya hazır ol. Kedilerin yemek masrafını da sen karşılayacaksın."
"Hayııııır..."
"Bir dahakine bana eşek şakası yapmadan önce iki kez düşünürsün."
...
"Vay canına... Bu kedilerin hepsini tanıyor musun?" diye sordu Taufan, Halilintar'ın etrafında dolaşan birçok kediye hayranlıkla bakarken. İlginç ve hoş bir şekilde, hepsi bakımlı ve ev kedisi kadar güzel görünen kedilerdi. Halilintar'ın onlara emek verdiği kolayca anlaşılıyordu.
"Elbette, birçoğunu doğduklarından beri tanıyorum." dedi Halilintar, çocuğuna bakan bir ebeveynin gururuyla. Neden sonra ikizinin de orada olduğunu anımsayarak, ciddileşti. "Şimdi sana hepsini tanıtacağım ve sen de isimlerine göre her gün bana rapor vereceksin."
"Aaah..." Taufan inleyerek yere çömelirken, Halilintar bir tanesini kucağına aldı. Bu siyah beyaz bir kediydi ve tüylerindeki ilgi çekici tek şey, patileri ile çenesinin beyaz olmasıydı. "Bu Düşes. En yaşlı kedi. Buradaki kedilerin bazılarının annesi. Çok zarif ve soylu durduğu için ona Düşes ismini verdim."
"Onlara isim vermen çok tatlı." dedi Taufan içtenlikle, bunu öylesine samimi söylemişti ki Halilintar yalnızca güldü.
"Ve bu da..." Alaca bir kediyi alırken, gülmeye devam ediyordu ama bu daha çok alaycı bir gülüştü. "Buna kesinlikle güleceksin ama bunun adı Blaze. Oldukça kavgacı ve aynı zamanda oyuncu bir kedi olduğu için ona ateş kafalının adını verdim. Bölgesine giren davetsiz misafirlere neler yaptığını görmen lazım."
"Eğer Blaze'e o kadar benziyorsa, senin kucağında bu kadar uysal durması oldukça tuhaf." dedi Taufan şaşkınlık içerisinde, kardeşinin kucağında mutlulukla mırlayan kediye bakarken. Bu haliyle onun hırçın bir kedi olduğuna inanmak güçtü.
"Blaze'i, kim bilir hangi sebepten, yaralanmış bir şekilde buldum." diye açıkladı Halilintar kaşları belirgin derecede çatılırken. "Sonra iyileşene kadar onunla ilgilenince, istemsizce sevgisini kazanmış oldum. Ama diğer insanları sevmiyor."
"Errr..." Taufan kedinin yeşil gözlerine bakarken, terlemeye başladığını hissetti. Kedi her ne kadar sakin bakıyor olsa da, kardeşiyle benzeştikleri için ona bu hali bile şüpheli geliyordu.
"Bunlar Mochi ve Mochine. Cins kediler ve aşırı sakin olmaları dışında, ilgi çekici hiçbir özellikleri yok ama onları yine de seviyorum." dedi Halilintar, kabarık, gri-beyaz iki kediyi işaret ederek.
"Ve bu da... Kaza."
"Kaza mı?" Taufan adı geçen kediye bakınca, dehşetten neredeyse çığlık atacaktı. "Gö-gözleri nerede?!"
"Bir kaza sonucu." dedi Halilintar, kederden ötürü sesi fazla yüksek çıkmamıştı. "Araba çarptı. Günlük olarak onları kontrol ettiğim için, durumu hemen fark ettim. Vakit kaybetmeden veterinere götürdüm ama hasar büyüktü. Bir daha gözlerini kullanamadı..." Sesi yumuşarken, Kaza'nın başını okşadı. "Bu yüzden adını Kaza koydum... Özel durumu yüzünden, aramızda çok daha derin bir bağ var."
Hikayeyi dinledikten sonra, Taufan'ın mavi gözleri hafifçe yaşarmıştı. Yine de gülümseyerek, "Sanırım... Onlara bakmak o kadar da zor olmayacak Hali." diye fısıldadı.
"...Biliyorum." Halilintar kısaca başını salladı ve bir süre daha sessizce kedileri seyrettiler.
...
"Merhaba—ahahaha, bunu her seferinde yapacak mısın Blaze?"
İki haftanın sonunda, kediler Taufan'ı oldukça sevmişlerdi—gerçi, bunun nedeni onların yanına gelirken Halilintar'ın kıyafetlerini giymesi olabilirdi (bu sayede kardeşinin kokusuna alışkın olan kediler onu yadırgamıyorlardı). Mesela şuan yalvar yakar ikizinin üzerinden aldığı siyah ve bol kapüşonluyu giymekteydi. Siyah giyinmeyi sevmiyordu ama Halilintar'ın o an giydiği tek şey oydu.
Düşes ağırbaşlı bir mırıltıyla başını Taufan'ın eline sürtünce, çocuk gülümsedi. "Size de merhaba, leydim."
Taufan boşalan yemek kaplarını doldururken, etrafına baktı—yalnızdı. Mutsuz bir iç çekti, son zamanlarda insanlardan uzaklaşmak ona iyi gelmeye başlamıştı.
Sosyal Taufan'a ne olmuştu? Galiba sorumluluklarının arkasına saklanmıştı.
Taufan kaldırımın kenarındaki duvara yaslanarak yere çökerken, kucağına tırmanan Blaze'e baktı. "Gerçekten de kardeşim Blaze'e benziyorsun değil mi? Hali'nin sana 'ateş kafalının kedi versiyonu' demesine şaşmamalı. Onun gibi enerjik ama gizliden gizlice düşünceli ve merhametlisin."
Bir kez daha, derin bir iç çekerken, kedinin tüylerini okşamaya başladı. "Biliyor musun? Çok yorgunum. Halilintar gece doğru düzgün uyuyamıyor ve kimseye söylemesem de, ben de öyleyim. Ben etkilenince, Gempa'yı da etkiliyorum. Halilintar şuan yalnızca kendisini ayakta tutabildiği için, geri kalan herkesi ben güçlü tutmak zorundaymışım gibi hissediyorum..."
Taufan düşüncelerini dile getirmeye ara verirken, başını eline yasladı ve derin bir nefes aldı. "Ve biliyor musun, Aze Kedi? Ben hala depresyonla savaşıyorum. Aslında iyi değilim ama kimse bilmiyor. Zaten bilmelerini de istemiyorum ama Gempa depresyon ilacımı normalden daha sık kullanmaya başladığımı fark etti. Hali'yse fark edemeyecek kadar yorgun, yoksa çoktan beni sorguya çekmişti..."
Taufan kardeşinin nasıl da öfkeli bir 'horoz' olacağını düşününce güldü. Ama bu içinde biraz da pişmanlık barından bir gülüştü; dürüst olup, sorununu ikizine açacağı yerde, burada, kedilere anlatıyordu. "Belki de minnettar olmalıyım. Sekiz tane kardeşim var ve hepsi de beni anlayan, iyi kalpli insanlar—Hali bile. Bense hala depresyondan yakınıyorum. Kesinlikle nankör biri olmalıyım, değil mi?"
Kedi Blaze yalnızca mırlayınca, başını salladı. "Doğru. Sen bana cevap veremezsin."
Taufan gittikçe daha kötü hissetmeye başladığı için, kalktı ve eve yürümeye başladı. Kesinlikle zihinsel acı çekiyordu ama bu o kadar da katlanılamaz bir şey değildi...
Değil mi?
Devam Edecek...
Bunu yine angst'a bağladım hehe. Ya bakın, ben angst adamıyım tamam mı (erkek değilim ama boş verin)? Eğlenceli şeyler okumayı da severim ama yazarken sıkıntı, kaygı ve acı. E gerçi artık anlamışsınızdır beni yani.
Hacebar'ın hikayesi için hatiyazi.blogspot.com'a veya WhatsApp kanalıma bakabilirsiniz!
İletişim: mercantasarim11@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder