ANA RUTUBETİ- 3

 3: Gempa, Blaze ve Ais

"Blaze! Annemi duymadın mı?"

"Ne diyor?"

Gempa öfkelenmemek için dudağını ısırırken, tembel tembel kendisini izleyen kardeşine baktı. "Okula hazırlanmanı söyledi. Tam olarak bunu söyledi ve sen—"

"Bugün canım okula gitmek istemiyor." dedi Blaze şımarık bir şekilde. "Okul Solar gibi aşırı dâhilere göre bir yer."

"Ah ama sen de bir dâhisin." dedi Gempa gülümseyerek, bu tatlılıkla kardeşini kandırmak istemesinden değil, ona üzülmesinden kaynaklanıyordu. Kardeşinin saçlarını karıştırırken, "Kafanın içinden ne fikirler geçiyor..." diye mırıldandı.

"Uf, ama aynı şey değil..." diye homurdandı Blaze hoşnutsuz bir ifadeyle ve yatağından aşağı kayıp, yere oturdu. Surat asma zamanı gelmişti.

"Biraz Ais'ı örnek alsan keşke..." diye iç çekti Gempa, adı geçen kişiyi bulmaya giderken.

"Ah, tabii! Ais!" Blaze neşeyle ayağa fırladı, bugün surat asmayacaktı, hayır. İkiz kardeşiyle okula gidebilecekken olmazdı.

Ais bir süredir hastaydı ve okula gidememişti. Blaze bu süre içerisinde, sanki o da hasta olmuş gibi devamsızlık yapmıştı ama umurunda olduğu söylenemez.

Blaze Ais'ı kapının önünde, okula gitmeye hazır görünce, neşeyle çığlık attı. "Sonunda iyileştin!"

Aslında ikiz olmalarına rağmen, ikizleri birbirlerinden ayıran çok bariz bir fark vardı. Cinsiyetleri.

"Teneffüste saçlarını ben öreceğim! Gempa geçen gün bana öğretti!" dedi Blaze gururla göğsünü şişirerek ve bu Ais'ın şaşkınlık içerisinde ona bakmasına neden oldu. "Ama annem çoktan—"

"Umurumda değil." diye sözünü kesti Blaze ve okul için hazırlanmaya gitti. Söz konusu kişi ikizi olunca ondan hızlısı yoktu.

"Saçlarını mı taradın? Hem de ben söylemeden? Gerçekten gözlerimi yaşartıyorsun Blaze..." dedi Gempa gerçekten etkilenmiş bir şekilde—sonuçta bir saate yakın bir süredir Blaze'i güzellik uykusundan uyandırmaya çalışıp neredeyse başarısız olmuştu.

"Çıkıyor musunuz?"

"Evet anne." dedi Gempa gülümseyerek, annesiyle konuşurken sesi daima yumuşardı.

"Dikkatli olun ve ağabeyinizin sözünden çıkmayın." dedi kadın ikizlere ve ikisini de yanaklarından öptü.

"Sonra görüşürüz anne!" Blaze neşeyle el sallayınca, Gempa ve anneleri kıkırdadı.

"Peki... Bugün okulda ne yapacaksınız?" diye sordu Gempa, evden biraz uzaklaştıkları sırada.

"Hmm, bilmem. Ais biliyordur belki." diye omuz silkti Blaze, dersleri pek sevmediği için ders programını takip etmezdi. Bu yüzden çantası hep ağır olurdu, çünkü tüm kitaplarını içine koyar, bu sayede lazım olanı hemen çıkarabilirdi.

"Bugün... İki ders dil bilgisi, bir ders matematik, bir ders yabancı dil, bir matematik daha, görsel sanatlar ve serbest etkinlikler." dedi Ais, hızlıca (tabii onun gibi biri ne kadar hızlı konuşabilirse o kadar).

"Çok güzel. Öyleyse iyi dersler, çıkışta annemi bekleyin." Gempa iki kardeşinin başını okşadı ve onlar okula girerken, o da kendi okuluna doğru yürümeye koyuldu.

...

"Daha ders başlamamış bile! Gempa neden bizi erkenden getirdi ki?" Blaze sızlanarak sırasına çöktü. Okula gitmek yeterince kötüydü, bir de olması gerekenden daha erken gelmişlerdi. Ama neden?...

"Saçlarımı örmek ister misin?" diye sordu Ais usulca ve bu Blaze'in şaşkınlıkla başını kaldırmasına neden oldu. "Gerçekten mi?"

"Ben şaka." diye cevap verdi Ais sakince ama Blaze'in ilgisini çekebildiği için memnundu.

"P-peki, yani tamam. Öreceğim." dedi Blaze kararlılıkla ve kız kardeşinin arkasındaki sıranın üstüne oturdu. Önce annesinin sabah yaptığı örgüleri bir çırpıda çözdü, sonra hevesle Gempa'nın yeni öğrettiği şeyi denemeye koyuldu.

Gerçekten bir yeteneği olduğunu kabul etmek gerekir. İşi bittiğinde Ais'ın örgüleri en az annesininkiler kadar güzel görünüyordu.

"Başardım!" Blaze neşeyle zıplarken, Ais eliyle örgülerini kontrol ediyordu. İkisi de neredeyse eşit ve güzeldi.

İçtenlikle kardeşine gülümsedi ve bu çocuğun mest olmasına neden oldu. Kız kardeşinin bir gülüşü onca emeğe ve Gempa öğretmeye çalışırken yaşadığı zorluklara değerdi.

Ne var ki ders saati gelmişti.

Blaze neredeyse ağlar gibi sızlandı ve sırasına oturdu. Neden?... Neden okul diye bir şey vardı ki?...

...

Gempa endişe dolu dakikalar geçiriyordu. Okula varmış ve sınıfına girmişti ama Halilintar etrafta görünmüyordu. Elbette geç gelme alışkanlığı vardı, sonuçta aile ilişkileri oldukça sıkıntılıydı ama yine de...

En iyisi ona mesaj atmaktı. Neyse ki, bunu ders başlamadan önce akıl edebilmişti.

(Gempa kişisinden Halilintar kişisine)

"Hali, neredesin?"

(Halilintar kişisinden Gempa kişisine)

"Evdeyim."

Hemen ardından da, tek seferlik bir fotoğraf attı. Gerçekten de, evde, yatağında, yo hayır, başka bir yataktaydı.

Mesaj yazmaya devam ediyordu.

"Taufan hasta. Onunla ilgilenmem gerek, üzgünüm—ve korkarım ben de hasta olacağım."

"Kendine dikkat et."

Bunu yazdıktan sonra, Gempa telefonunu bıraktı. Ders başlamak üzereydi.

...

Halilintar huzursuz bir şekilde uyuyan kardeşinin saçlarını karıştırırken, endişeden dolayı kaşlarını çattı. Taufan'ın birdenbire bu kadar kötüleşmesi tuhaftı.

Okula hazırlanmak için kalktığında, onu uykusunda kusarken yakalamış, kendisi de paniğe kapılan kardeşini sakinleştirmek için uğraşmıştı. Kardeşi kustuktan sonra sersemlemiş ve ateşi yükselmişti.

Gerçi, belki de sadece yaşadıkları vücudunun savunma mekanizmasını tetiklemişti...

Ne var ki Taufan hastayken, yanında birinin durmasını isterse, kimse durmazsa ağlardı, bu yüzden Halilintar'ın evde kalması gerekecekti. Sonuçta annesi normal zamanda bile kardeşine bakmazken, hastayken hiçten bakmayacak, hor görecekti.

"Ağabey..."

Halilintar, kardeşinin elini tuttuğunu hissedince, şaşkınlıkla başını çevirdi. Çocuksa, yalnızca onun elini alnına yaklaştırdı ve bastırdı. Anlaşılan Halilintar'ın eli bile ona daha serin, daha iyi geliyordu.

"Sana soğuk kompres yapalım demiştim ama kabul etmedin..." diye mırıldandı Halilintar, kardeşinin serinleme çabalarını biraz eğlenerek, biraz da acıyarak izlerken.

"..." Taufan tekrar uykuya daldı fakat hala elini sıkı sıkıya tutuyordu.

Halilintar gerçek bir sevgiyle kardeşine baktıktan sonra, saati kontrol etti. Kesinlikle okulu kaçırmıştı ama kaçırmasa bile, kardeşini bırakıp okula gidemezdi.

İç çekti ve Taufan'ı azıcık ittirerek, onun yanına uzandı. Madem okula gidemiyordu veya başka bir şey yapamıyordu, öyleyse en azından uyuyabilmeliydi.

...

"Hey Blaze, biliyor musun? Ais'la takılman çok saçma."

Blaze sertçe durdu ve bunu söyleyen çocuğa dönerek, delici gözlerle baktı. "Ne dedin?"

"Ais'la beraber takılman çok saçma. Sonuçta o kız, senden daha zayıf." dedi çocuk ve ekledi. "Bizimle oynayabilirsin."

"Kardeşime zayıf diyemezsin!" diye bağırdı Blaze öfkeyle ve onlara küçümser bir bakış fırlattı. "Siz ne bilirsiniz ki zaten? Hiçbirinizin ikizi yok."

Onları bırakıp Ais'ı bulmaya gitti. Kantine kadar gidip geleceğini söylemişti değil mi?...

İşte oradaydı!

"Ais!"

Bu sırada kendisi için aldığı tost ve ayranın tadını çıkaran Ais, şaşkınlıkla ona baktı. "Blaze?"

Blaze kardeşinin şaşkınlıkla çığlık atmasına aldırmadan, sıkıca sarıldı. "Sen zayıf değilsin!"

"Ne?" Ais kafası karışmış bir şekilde kaşlarını çattı. "Blaze, ne diyorsun—"

"Kimse sana zayıf diyemez. Derlerse ben de hepsini döverim." dedi Blaze kararlılıkla ve kızın bir şey söylemesine izin vermeden, koşarak uzaklaştı.

"Ha?..." Ais şaşkınlıkla onun arkasından bakakalmıştı. "Yine ne diyorsun Blaze?..."

Blaze çok hassas ve her şeyi ciddiye alan bir çocuktu, bu yüzden onu sinirlendirmek çok kolaydı. Ais da bunu çok iyi bildiğinden, okuldakilere sık sık Blaze'le alay etmemelerini söylerdi.

Eh, bazen sadece söylemek yeterli olmuyordu ama önemli değildi, şimdi sadece tostunun tadını çıkarmak istiyordu.

...

"Anne!" Okul çıkışına ve annesini gördüğüne aynı anda sevinen Blaze, neşeyle annesine sarılırken, Ais daha sakin ve kibar bir şekilde ona katıldı.

"Okul nasıl geçti?" diye sordu anneleri, eve yürürken.

"Çok kötü." dedi Blaze, her zamanki memnuniyetsizliğiyle. "Dersler çok sıkıcıydı ve çocuklar Ais'la dalga geçip duruyorlar."

"Öyle mi? Ais, bu doğru mu?"

"Of, ona aldırma anne, her şeyi aşırı ciddiye alıyor..." diye iç çekti Ais, bunu neredeyse her gün yaşadığı için artık sıkılmıştı.

...

"Ama bu ciddi bir şey."

"Sen çok kafana takıyorsun."

"Hayır, sen çok hafife alıyorsun!"

"Evet, tabii..."

"Tamam, tartışmayın."

...

"Gempaa!"

Okuldan çıkmış, eve yürüyen Gempa şaşkınlıkla arkasına dönünce, kendisine koşan Duri'yi gördü. "Ah, merhaba Duri."

"Hali'yi gördün mü?" diye sordu Duri, koştuğu için nefes nefese kalmıştı.

"Hayır, bugün evde kaldı." dedi Gempa kibarca. "Taufan hastalanmış ve biliyorsun, hasta çocuklar ilgi ister."

"Şey... Solar'dan biliyorum desem haksızlık olur..." dedi Duri gülerek. "Hastayken ona daha çok ilgi gösterdiğimizde rahatsız oluyor ve onu yalnız bırakmamızı istiyor."

"Bu tuhaf. Ama en azından okula gidebiliyorsun." dedi Gempa şakacı bir şekilde ve bunun üzerine ikisi de güldü.

"Ah, evi geçmişim bile... Sonra görüşürüz Duri."

"Sonra görüşürüz Gemgem~"

Gempa eve girer girmez, iki kişi tarafından neredeyse yere düşürülüyordu. Blaze ve Ais.

"Uuuu, yaşasın, Gempa evdee!" diye bağırdı Blaze vahşi bir kabilenin reisini andıran bir sesle.

"Bir sorun mu var?" diye sordu Gempa kıkırdayarak.

"Hayır, yalnızca seni özledik." dedi Ais, açık sözlülükle ve bu Blaze'in kızararak ona bir dirsek atmasına neden oldu. "Hayıır, ödevlerimizde bize yardım etmen için bekliyorduk, öyle değil mi Aaiiis?"

"Evet, evet..."

"Peki peki, ikinize de edeceğim." Gempa gülmeye devam ederek mutfağa girdi. "Assalamualaikum, merhaba anne."

"Waalaikumussalam, hoş geldin canım." Kadın işini bırakıp ona kısaca sarıldıktan sonra, "Halilintar'ı gördün mü?" diye sordu.

"Yok. Kardeşi hasta olmuş." Gempa mutfak sandalyelerinden birine oturdu ve iç çekti. "Görsem de ne değişecek ki?..."

"Bugün anneleri evde değildi." dedi kadın düşünceli bir şekilde. "Alışveriş için evden çıkarken gördüm onu. Arabaya binip gitti."

"Bilmiyorum, haberim yok... Ben sadece Hali'yi düşünüyorum." dedi Gempa, biraz yorgun bir şekilde.

"Evet, hem kendi sorunları var, hem de kardeşinin sorunlarıyla ilgileniyor." dedi kadın ve acıyarak ekledi. "Zavallı çocuk..."

Eğer Halilintar'ın içindeki duyguları bilseydi, ona daha da çok acırdı.

Devam Edecek...

Ehe, benden bu bölümü isteyenler varmış meğer. Çok duygulandım. Yazarlar teklif alınca gerçekten seviniyor bakın, bana deyin ki şunu yaz, bunu yaz, gerçekten.

İletişim: mercan.tasarim11@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

OVERLAPPİNG STORMS- 11