OVERLAPPİNG STORMS- 32

 32: Luís İle

"Ah..." Angin gözlerini ovuşturarak yatağından doğruldu. Kendi yatağında, saat dokuza kadar uyumayı özlemişti. Yediden önce kalkmak çok yorucuydu.

Önce özel bir şey olduğunu hatırlamadı. Sonra banyoda elini yüzünü yıkadığı sırada aniden aydınlandı ve aynadaki yansımasına, "Kaptan Luís'le buluşacaktım!" diye fısıldadı.

Luís önceki akşam, "Burada kalamayacağım." demişti. "Ama ben ormanınızda bulabilirsiniz. Ben genel olarak orada ikamet ederim." Sonra da Angin'e özel olarak, saat on-on bir gibi gelmesini söylemişti.

Acaba ne yapacağız? diye düşündü Angin ormana yürürken. Eğitim mi, yoksa biraz daha derinlemesine tanışma mı?

Ormana doğru yürürken bile, pijama olarak giydiği mavi renkli, üzerinde ince, beyaz kelebek desenleri işlenmiş kıyafetlerini değiştirmediğini fark etmemişti.

Genel olarak Taufan'la eğitim yaptıkları yere gelince durdu ve Kaptan Luís'i beklerken rüzgarıyla oynadı. Rüzgardan çeşitli şekiller yapabiliyor, bu şekillerin üstüne binebiliyor, ya da bir buharı yok eder gibi yok edebiliyordu.

"Merhaba."

"A—!" Angin irkilerek, altında oturduğu ağaçtan uzaklaştı ve korku içerisinde, "S-sen de kimsin?" diye sordu.

"Sence kim olabilir?"

Çocuk ağaçtan atlayan kişiyi görünce rahatlayarak iç çekti. "Beni korkuttunuz Kaptan."

"Korku aşırı olmadıkça normaldir." dedi Kaptan Luís ciddiyetle ancak ciddiyeti hemen kayboldu. Yerine yürek ısıtan gülümsemesi geldi. "Taufan hala uyuyor mu?"

"Evet..." dedi Angin keyifsiz bir şekilde ve başını çevirdi.

"Tamam... Hadi oturalım, sana bir şeyler anlatacağım." dedi Luís anlayışlı bir şekilde ve oturdular.

"TAPOPS'un ne işe yaradığını biliyor musun?" diye sordu Kaptan Luís, dalları rüzgarla oynayan ve hışırdayan ağaçları seyrederken.

"Şey... Tam olarak bilmiyorum." diye itiraf etti Angin, başını ovuşturarak. "Abang Taufan anlatacağını söylemişti ama unutmuş olmalı."

"Peki o zaman, ben anlatayım." Kaptan Luís eline bir çubuk aldı ve toprağa çizerek anlatmaya başladı. "TAPOPS oldukça eski bir kuruluş -evet, senden bile daha eski- ve uzayı korumayı hedefliyor. Sadece uzayı değil, kötü uzaylıların eline düşen güç kürelerini de koruyorlar. Tracker and Protector of Power Spheras (güç kürelerinin koruyucusu ve takipçisi). Açılımı da bu."

"Peki TAPOPS kurtardığı güç kürelerini ne yapıyor?" diye sordu Angin, bir yandan Luís'in toprağa çizdiği çizimleri çözümlemeye çalışırken.

"TAPOPS güç kürelerini ya kullanır, ya da sadece saklar. Onların amacı güç kürelerini özgürleştirmek ve kötü uzaylıların da cezasını bulmasını sağlamak." dedi Luís ve kaşlarını hafifçe çatarak, kısa bir an duraksadı. "Ama bazen Galaksiler Arası Uzay Mahkemeleri hakimleri yanlış kararlar verebiliyor. Örneğin birini tanıyorum, istemeden önemli bir gezegenin yöneticisini öldürmüştü ve biliyor musun? Ölüm cezasından kıl payı kurtuldu. Kısasa kısas yapılsaydı artık ölmüş olacaktı."

"Bu gerçekten acımasızca." dedi Angin o kişi için üzülerek. "Peki sonra ne ceza verdiler?"

"TAPOPS'un hapishanelerinde belli bir süre yattı." dedi Luís düşünceli bir şekilde. "Ama sana söyleyeyim, TAPOPS'un hapishanelerinde birçok şey yaşanabilir. Örneğin TAPOPS'un mali durumu sıkışık olursa mahkumlara yemek vermeyebilirler veya diğer suçlular zayıf gördüğü mahkumlara sataşabilir. Bunlar o hapishanelerde yaşanan şeyler."

"Biraz üzücü..." diye mırıldandı Angin, sonra başını kaldırdı ve meraklı gözlerle Luís'e baktı. "Peki gezegenler arası ilişki? Herkes birbirini tanır mı, yoksa kendi halinde mi yaşarlar?"

"Herkes birbirini tanır ama herkes kendi gezegenini kendi yönetir." diye cevapladı Luís gülümseyerek.

"Bir gezegeni yönetmek düşüncesi kulağa çok ilginç geliyor..." dedi Angin, hülyalara daldığını belli eden bir şekilde, bakışlarını uzaklara dikmişti.

"Olabilir ama eşit derecede yoğun ve zorlu." dedi Kaptan Luís ve ayağa kalktı. "Hadi eve dönelim. Diğerleri de uyanmış olmalı."

Gerçekten de, Crystal mutfakta kahvaltı hazırlamaya girişmişti.

Angin hevesle ona yardım etmek için mutfakta kalırken, Kaptan Luís yukarı, Rüzgar Taşıyıcılarının odasına çıktı.

Taufan hala uyuyordu ama bugün tuhaf bir şekilde yüzünün rengi çekilmişti. Luís biraz endişe duyarak onun alnına dokundu ama sıcaklığı normaldi.

Onu daha fazla rahatsız etmemek için odadan çıktı ve nereye gidebileceğini bilmediğinden, sofada merdiven korkuluklarına yaslanarak oturdu ve çantasından çıkardığı bir kitabı okumaya koyuldu.

...

Öğleden sonra kapı ansızın çaldı.

"Eh?" Bu sırada Kaptan Luís'le sohbet etmekte olan Angin şaşkınlıkla duraksadı. "Bu saatte kim ki?"

"Hadi kapıyı aç, her kimse bekletmemelisin." dedi Luís gülümseyerek ve bunun üzerine Angin başını sallayarak, kapıyı açmaya koştu.

"Assalamualaikum~ Merhaba Angin~"

"Wa-waalaikumussalam... Yaya abla, hoş geldin!" Angin bir anlık duraklamadan sonra neşeyle kıza sarılırken, onu neredeyse yere düşürüyordu. "Senin de tatile çıktığını bilmiyordum!"

"Aslında böyle bir planım yoktu." dedi Yaya gülerek. "Ama sonra biraz hastalandım, ayrıca Taufan'ı çok iyi eğittiğim için bir molayı hak ettiğimi söylediler. Ben de bu fırsatı geri çevirmedim tabii..."

"Ne güzel..." Angin Yaya'yı da salona götürürken, mutlulukla gülümsedi. Luís'in salonda olduğunu tamamen unutmuştu.

Yaya'nın saygılı bir biçimde başını eğik tuttuğunu görünce, telaşla açıklamaya koyuldu. "Bu Kaptan Luís. Bizi eğitim sırasında gözlemleyen oydu ve bundan sonra eğitim koçumuz olacak."

"Ne güzel, tanıştığımıza memnun oldum Kaptan." Yaya hızlı bir TAPOPS selamı verdi ve tekrar başını eğdi. Eğer karşınızdaki erkekse ve aynı zamanda yüksek bir rütbeye sahipse konuşacak pek bir şey bulamazsınız.

"Şey, Angin, aslında ben Taufan'ı kontrol etmek için gelmiştim."

"Abang Taufan... Hmmm..." Angin yerinden kalktı ve yukarıya koştu. Sonra aynı hızla geri geldi ve açıklamaya koyuldu. "Abang Taufan hala uyuyor Yaya abla. Abang Crystal onu namaz için kaldırdığını, sonra tekrar yattığını söyledi."

"Peki..."

Fakat Yaya yukarı çıkıp onu kontrol edemeden, Taufan'ın kendisi salonun kapısında belirdi. Ayakta durabilmesine karşın, yüzü sararmıştı ve bakışları pek canlı değildi.

Kendisini azimle eğiten kıza saygılı bir şekilde, "Hoş geldin Yaya..." dedi ve Angin'in yanına oturdu.

"Hoş buldum ama... İyi görünmüyorsun." dedi Yaya endişeli bir şekilde kaşlarını çatarak.

"Boş ver, iyiyim ben." dedi Taufan kayıtsızca fakat salonda ona inanan tek bir kişi bile yoktu. Ancak hepsi Taufan'la inatlaşmanın beyhude bir çaba olduğunu bildiği için, sessiz kaldı.

"Eğitimlerin nasıl gidiyor?" diye sordu Yaya, konuşmak için konu arayarak.

"İyi... Bugün uyuyakalmasaydım bugün de yapacaktım." dedi Taufan yorgun bir şekilde.

Yaya bir süre daha oturduktan sonra, müsaade isteyerek kalktı. Şimdi salonda sadece üç kişi kalmıştı, diğerleri kendi işiyle meşguldü.

"Taufan."

"Hm..." Taufan esnemeyi bıraktı ve yorgunca Luís'e baktı. "Ne?"

"İyi görünmüyorsun." dedi Luís sakince, onun saygısız tepkisini görmezden gelerek. "Uyumaya devam etsene."

"İstemiyorum..." diye homurdandı Taufan ama oturduğu koltukta uyuklamaya devam etti.

Ama elbette sorun böyle ortaya çıkmayacaktı.

Akşam yemeği sırasında -ki çok kalabalıklardı, tam on beş kişi- Taufan kendisine tabak almadı ve pek de normal olmayan bir ifadeyle yemek yiyenleri izledi. Tüm tepkilere rağmen, yemek yemeden kalktığı sırada aniden sendeledi ve bu, ondan şüphelenen Luís ile Angin'in, "Biliyordum!" demesine neden oldu.

"Tabii tabii..." diye homurdandı Taufan ve onları dinlemeden uzaklaştı. Ancak merdivenlere geldiğinde, basamaklara çöküp kaldı. Birincisi korkunç bir baş ağrısı başlamıştı. İkincisi hava gittikçe ısınıyor muydu?...

"—ang! Abang! Beni duyuyor musun?"

"Ha?" Taufan sersemce önündeki bulanık figüre baktı fakat tam bu sırada anemosis'in en kötü belirtisi baş gösterdi. Kardeşi ona en son görmek istediği kişinin suretinde görününce, gözleri kocaman açıldı ve hala sersem olsa da, koşarak yukarı çıktı. Odasına girdi ve kendini yatağa attı. Ne yazık ki halüsinasyon gördüğü sırada, gördüklerinin gerçek olmadığını anlayamıyordu.

Battaniyeye sarınırken, kimsenin bilmediği anemosis atakları sırasında aklına gelen türlü şeylerden kurtulmak istercesine parmaklarını saçlarına geçirdi. Bin bir farklı ses ve görüntü zihninden akıp geçiyordu ve bu yalnızca daha fazla baş ağrısı demekti.

"O iyi mi?" diye sordu Angin; Taufan zihnindekiler yüzünden bunalım içerisindeyken içeri girmiş ve yaklaşmışlardı fakat genç onları fark edebilecek durumda değildi.

"Ateşi yüksek ve anladığım kadarıyla halüsinasyon görüyor ama bu normal bir süreç." dedi Kaptan Luís sakince, Taufan'ın saçlarını okşuyordu. "Anemosis, Rüzgar Taşıyıcılarının nesillerdir süregelen ve muhtemelen asla son bulmayacak olan bir sorunu. Anemosis'e yakalandıktan sonra tamamen kurtulabilen hiçbir Rüzgar Taşıyıcısı yok."

"Peki... Anemosis hiç ölüme neden oldu mu?" diye sordu Angin, kaygıyla.

"Hayır ama eğer halüsinasyonlar sırasında Rüzgar Taşıyıcısı gözlem altında tutulmazsa, aynı bipolar hastalarında olduğu gibi, manik ve hipomanik nöbetler geçirebilir." dedi Luís ciddiyetle ve Taufan'ı işaret etti.

"Bir şeyler söylüyor..." dedi Angin şaşkınlıkla.

"Sayıklıyor. Eğer kötü bir şey görürse çırpınacak ve ondan kurtulmak isteyecek. Eski nesillerde, bu durumda başkalarını veya kendilerini öldüren çok fazla Rüzgar Taşıyıcısı var." diye açıklamaya devam etti Luís, huzursuzlanan ve sebepsiz bir şekilde kıvranan Taufan'ı omuzlarından sıkıca tutmuştu. "Bu yüzden anemosis'li olan Rüzgar Taşıyıcılarını sıkı takip etmek gerekir."

"Hmm... Abang Taufan iyileşecek mi peki?" diye sordu Angin, ağabeyi biraz daha sakin göründüğü için rahatlamıştı. "Tatilimizin bitmesine beş gün kaldı."

"İyileşmeyebilir." dedi Luís, biraz umutsuzca. "İyileşmezse onu TAPOPS'a götürürüz. Oradaki teknoloji çok daha gelişmiş. Taufan'ı en azından stabil duruma getirebilirler."

"Hmm..."

"İstersen Taufan'la ilgilenebilirsin, benim açımdan bir sakıncası yok." dedi Luís gülümseyerek. "Sonuçta sana daha aşina, değil mi?"

"Doğru." Angin sessizce güldü ve elbette ki, itiraz bile etmeden ağabeyinin yanına uzandı. Biraz fazla sıcaktı gerçi ama eğer üstüne battaniye örtmezse idare edebilirdi.

"Dikkat et, olur mu? Aniden hareket edebilir." diye uyardı Luís ve odadan çıktı.

Angin memnuniyet içerisinde düşüncelere daldı, ağabeyinin düzenli, derin nefeslerini dinledi ve... Yapılacak en son şeyi yaparak uykuya daldı.

Eh, en azından elinden geleni yapmıştı.

Devam Edecek...

36. bölüm çok iyi olacakkkkk... Ama neredeyse ağlıyordum, bu yüzden... Boş verin.

İletişim: mercan.tasarim11@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

OVERLAPPİNG STORMS- 11