OVERLAPPİNG STORMS- 33
33: Farklı Bir Eğitim
Angin bir rüyayla diğer bir rüyanın arasında sıkışıp kalmış gibi hissediyordu. Bir tarafta ağabeyi Taufan'ı görüyordu, çok sinirliydi. Bir şeyler söylüyordu. Ne söylediğini duymasa da, bakışlarını takip etti ve şeye baktığını gördü... Beliung'a.
Beliung mu? Hiç görmediği ağabeyi rüyasına nasıl girmişti yahu?
Tekrar Taufan'a döndü, ağabeyi gözyaşlarına boğulmuş ve koşarak uzaklaşmıştı. Beliung'a baktı, yani... Taufan'ı incitmiş olamazdı değil mi?...
Ama hayır, olamazdı, çünkü Beliung da ağlıyordu.
İşte Angin o zaman fark etti, ikisi de çok küçüklerdi.
Taufan tahminen onun yaşlarında gibi görünüyordu, Beliung ise en fazla on beş yaşında olabilirdi.
Yani... İkisi kavga mı etmişti?...
"—in!"
"—ngin!"
"Angin!"
"Ha?" Angin gözlerini kırpıştırdı ve etrafına baktı. "Ne-neler oluyor? Ne-neredeyiz biz?"
"Angin, bana bak!" Bu Kaptan Luís'in sesiydi.
Söylenene itaat ederek Kaptan'a döndü ve biraz korkuya kapılmış bir ifadeyle, "Neler oluyor?" diye sordu.
"Uyuyakalmışsın. Seni kontrol etmeye geldiğimde fark ettim." dedi Luís sakince ama bu sefer ses tonunda biraz korku seziliyordu. "Sana dokunduğumda irkildin ve elini tuttuğun için Taufan da bunu hissetti. Beni tehdit olarak algılayarak, saldırmaya çalıştı ve bu sefer sen ona karşı çıktın."
"Şimdiyse..." Angin bunu görmek istemeyerek, yavaşça başını çevirdi ve ağabeyinin beyaz gözleriyle karşılaştı. "Kontrolünü kaybetti..."
"Seni bir türlü bırakmıyor. Tehditkar ama şefkatli." dedi Kaptan Luís şaşkınlıkla, Angin'in etrafını saran rüzgarı işaret ederek.
"Abang..." diye fısıldadı Angin, ağabeyinin gözlerinin içine bakarak.
Taufan irkildi ve gözleri normal rengine dönerken, şaşkınlıkla kardeşine baktı. "Angin?"
"Beni duyabiliyorsun." dedi Angin, memnuniyetle gülümseyerek fakat gördüğü rüyayı hatırlayınca duraksadı. "Gördüklerim neydi abang? Seninle aynı rüya mı paylaşıyordum?..."
"Ben... Emin değilim." diye mırıldandı Taufan, başını tutarak. "Sen-senin ne gördüğünü bilmiyorum..."
"Ben—ah, abang!" Angin etrafındaki rüzgarın yok olduğunu görünce paniğe kapıldı ve ağabeyine doğru uzandı.
Taufan dengesiz bir şekilde indi ve başını tutarak, olduğu yere çöktü. İfadesine ve ellerinin titremesine bakılırsa, tükenmişti.
"Uhh... Dinlenmelisin abang. İyileşmek için..." diye mırıldandı Angin, endişeli bir şekilde ve Taufan'ı ikna etmeyi başarmış oldu. Tek bir cümleyle!
"Onu idare etmeyi gerçekten iyi biliyorsun." dedi Luís şaşkın ama memnun bir tonda.
"Elbette, sonuçta tüm zamanlarda beraberdik..." dedi Angin, gülümseyerek fakat sırtı ona dönük olduğu için, Luís ifadesini göremedi. "Ben abang Taufan'ın hareketlerinin arkasındaki nedenleri biliyorum ve o da benim hareketlerimin anlamını biliyor. Sekiz yaşına kadar benimle tek başına ilgilendi o."
"Onu seviyor musun?" diye sordu Luís, doğal olarak merak etmişti.
"Sevmemek mümkün mü?" dedi Angin gülerek. "Beni büyüttü ve eğitti, ona çok şey borçluyum. Ayrıca bana çok sert davrandığı zamanlar olsa da, aslında çok hassas ve düşünceli biri. Hem beni çok seviyor."
"Bu iyi." dedi Luís içtenlikle, gülümsüyordu.
...
Neyse ki Taufan'ın iyileşmesi çok uzun zaman almamıştı.
Bir hafta sonra, tam olarak tatillerinin sona erdiği gün, TAPOPS'a geri döndüler. Bu dakiklikte, komutanın bahsettiği kaptan olan Luís'in de bir etkisi vardı tabii...
Luís fazla sıkı bir eğitim yapmayacağını söylemişti ama verdiği eğitim programları başka bir şey söylüyordu.
"Ne?! Her gün iki saat koşu mu?!" Angin sızlanırcasına iç çekti ve kendini yatağına bıraktı. "Abaaaaang, ben bunu yapamaaam..."
"Zaten yapmayacaksın aptal, daha dikkatli incele şunu." diye homurdandı alttaki yatakta oturan Taufan. Bu huysuzluğu, 2 saatlik koşunun kendisi için yazılmış olmasından kaynaklanıyordu.
"E ne var sanki? Bir saat az mı?" diye ofladı Angin ve kağıdı incelemeye devam etti. "Abang, baksana. Burada kraliyet eğitimi yazıyor. O ne demek?"
"Prens olduğuna göre... Kraliyet konularında geliştireceğin bir eğitimdir muhtemelen." dedi Taufan umursamazca. "Yani—"
"Prens mi?!" Angin şok içerisinde başını aşağı sarkıttı ve ağabeyine kocaman gözlerle baktı. "Biz kraliyetten miydik?! Ne zamandan beri?!"
"E tabii, yoksa Rüzgar Taşıyıcısı olamazdık." dedi Taufan sakince, sanki söylediği aşırı sıradan bir şeymiş gibi.
"Ya-yani kraliyet eğitiminden kastı şey mi..." Angin başını ovuşturdu. "Kraliyet soyunu mu öğreneceğim?"
"Of." Taufan elini alnına vurdu ve iç çekti. "Öyle değil. Sen sarayda nasıl davranılması gerektiğini bilmiyorsun. Benim yürüyüş biçimime hiç dikkat etmedin mi?"
"Err, hayır?..." diye itiraf etti Angin, yanağını kaşıyarak. "Dikkat etmem mi gerekiyordu?"
"Hayır, sadece normal insanlarla bizim aramızdaki farkı anlatmaya çalışıyorum." diye tekrar iç çekti Taufan. "Kaptan Luís sana kraliyet eğitimi, yani saraylıların davranış biçimlerini öğretecek—" Gözü kağıda çarpınca durdu ve ekledi. "Ve bana da."
"Bu ilginç olacağa benziyor." dedi Angin neşeyle ve hayaller içerisinde, uykuya daldı.
Rüyasında ne gördüğünü sormanıza gerek yok.
...
"Taufan, Angin, uyanın!"
"Hm? Bu saatte kim bu?..." diye mırıldandı Angin ve başını yastığın altına soktu. "Keşke sussa..."
"Angin... Bu saat yanlış değilse... YEDİ!"
"Yedi mi?!" Angin yatağından o kadar hızlı doğruldu ki, başı döndü ve bir anlık görüşü karardı. "Ne—şaka yapıyor olmalısın!"
"ÇOK GEÇ KALDIK!" diye bağırdı Taufan yatağını hızla terk ederek.
"Duşa önce ben gireceğim!"
"Hayır, sen girmesen de olur, benim girmem gerekiyor!"
"Hiç de bile!"
"Kapa çeneni Angin! Eğitim kıyafetlerimiz nerede?"
"Çamaşırhaneden almadın mı?..."
"SEN ALACAKTIN!"
"Şaka şaka, sen de hemen inanıyorsun... Şurada, bak."
Tüm bu bağrışmalar, kapının dışına kadar gidiyordu tabii...
"Gerçekten komiksiniz."
Odanın kapısı açılınca, iki kardeş tartışmayı kesti ve mahcubiyet içerisinde giren kişiye baktılar.
"Eğer eğitim takvimine daha dikkatli bakarsanız, eğitimin saat onda başladığını göreceğinizden eminim." dedi Kaptan Luís gülümseyerek. Eliyle odayı işaret etti. "Şimdi buraları kim toplayacak?"
"Ama bizi siz uyandırdınız Kaptan." diye itiraz etti Angin, tükenmişlikten yere çökmüştü.
"Ben sizi kahvaltı etmeniz için uyandırdım. Kahvaltıyı es geçmemek gerekir." dedi Luís gülerek ve bunun üzerine Angin kendini tamamen yere bıraktı. "Ah... Benim günahım ne idi?..."
Taufan ise kaskatı kesilmiş, ne kıpırdayabiliyor, ne de ağzını açıp cevap verebiliyordu. Bu haline daha fazla şahit olmaması için Luís'i odadan dışarı itmek istiyordu ama bu saygısızlık olurdu.
"Her neyse, sonra görüşürüz. Buraları topladıktan ve kahvaltı ettikten sonra 2 numaralı eğitim odasına gelebilirsiniz." dedi Luís hafifçe el sallayarak ve onları yalnız bıraktı. Sanki Taufan'ın düşüncelerini sezmişti.
Angin yavaşça ağabeyine döndü -o da ona bakıyordu- ve derin bir nefes aldı. "Hepsi senin suçun!"
"Kim? Ben mi? Gözlerin bozuksa beni suçlayamazsın." diye homurdandı Taufan ve bu Angin'in öfkeyle, "Gözlerinde sorun olan sensin!" diye çıkışmasına neden oldu.
"Hadi hadi, şuraları toplayalım ve kendimizi daha fazla rezil etmeyelim artık..." diye onu geçiştirdi Taufan gözlerini devirerek.
Saat tam onda 2 numaralı eğitim odasına gelmişlerdi, ikisi de duş alabilmiş, temiz kıyafetler giyebilmişti.
Luís de oradaydı; üstünde TAPOPS'un yüksek rütbeli üyelerinin giydiği mavi, düğmeli kıyafet vardı. Elinde ise bir defter ve kalem vardı, anlaşılan not alacaktı.
"Sizi gördüğüme sevindim." dedi Luís kalemini parmağında çevirerek. "Oh... Saçlarını mı boyattın Taufan?"
Bir yabancıdan böyle bir soru beklemeyen Taufan, öfkeden ve utançtan kıpkırmızı kesildi. "Elbette hayır! Anemosis ataklarından sonra saçlarım kendiliğinden doğal rengine geri dönüyor!"
"Bunu duymak güzel, kahverengi saç sana daha çok yakışıyor." dedi Luís içtenlikle ve genci daha fazla rahatsız etmemek adına ciddileşti. "Bugünkü eğitimimizde, ilk olarak rüzgar güçlerinizi test etmek istiyorum. Şaşırmayın, yetenekli Rüzgar Taşıyıcılarını, Windara'yı ve hatta son bir asırda Windara'da olup biten her şeyi biliyorum."
Luís derin bir nefes aldı ve eğitim çizelgesini açtı. "Tamam... Önce koşu var. Gelin benimle."
Koşu Taufan ve Luís için iki saat, Angin içinse iki saat sürecekti.
Koşunun ardından, eğitim odalarına geri döndüler, hepsi nefes nefese oldukları için bir süre dinlendiler.
"Şimdi... Önce Taufan'la başlayabiliriz." dedi Kaptan Luís ve gencin yapabildiklerini tek tek gözlemledi. Bu gözlemlerin sonucundaysa, oldukça kesin bir sonuca varmıştı. "Sanırım artık üçüncü kademeyi açabilirsin."
"Ü-üçüncü kademe mi?..." Taufan şaşkınlık ve dehşet karışımı bir ifadeyle birkaç adım geriledi ve başını iki yana salladı. "Hayır... Hayır, bu mümkün değil!"
Kaptan Luís anlayışla gözlerini kıstı -ne düşündüğünü anlamak zordu- ve alçak sesle, "O zaman ben Angin'le ilgilenirken sen de dinlenmeye devam edebilirsin." dedi.
Angin biraz gergince Luís'e baktı. "Biz... Biz şimdi ne yapacağız?"
"Önce kraliyet duruşunu öğreteceğim." dedi Luís gülümseyerek. "Korkmana gerek yok, sadece duruşumu taklit et. Omuzların hafif geride ve rahatça açık. Boynunu dik tut ama kendini kasma. Sırt düz, göğüs hafifçe ileride—evet, tam olarak öyle! Ellerini fazla kıpırdatma ve yüz ifadeni olabildiğince sakin tutmaya çalış."
"Bu çok zor..." diye sızlandı Angin, omuzlarını düşürerek ve bunun üzerine Luís diğer elinde tuttuğu kalemle onu dürttü. "Dik dur Angin."
Angin iç çekti ve söylenene itaat etti.
"Windaralılar rahat insanlardır ama yüksek statüde biri olarak kendini halktan ayırman gerek." dedi Luís, o duruşunu bozmadan saatlerce durabilirmiş gibi görünüyordu. "Böyle durmaya alıştıktan sonra sana prenslerin yürüyüşünü, konuşma tarzlarını, diplomatik ilişkileri ve—"
"Teşekkürler, anladım." dedi Angin sözünü keserek.
Luís şakacı bir şekilde, gözlerini kısarak ona baktı. "Ve tabii insanların sözünü kesmemeyi de öğreteceğim."
"Aaaah..."
O günün eğitimi bu şekilde, saat dörde kadar sürdü. Kaptan'ın eğitimleri saat açısından gevşekti ama hiçbir şekilde mola vermiyordu. Belki de bu yüzden yorucuydu.
Angin hızlıca duş aldıktan ve rahat bir şeyler giydikten sonra yatağına gömüldü. O kadar yorulmuştu ki, birinin yokluğunu fark etmedi.
...
Ertesi sabah Angin eğitime hazırlanmak için saat sekiz gibi kalktı fakat ağabeyini uyandırmak için yatağına baktığında, yatağın boş olduğunu gördü.
Ağabeyi kendisine haber bile vermeden bir yere gitmeyeceğine göre...
"Abang Taufan nerede?!!"
Devam Edecek...
Evet, bugün çok hızlıyım :)) tebrik yok mu?
Angin'in işi gerçekten zor, değil mi? VE! 36. bölüm çok hüzünlü ve gerilimli oldu hıığğğğ... Neredeyse ağlayacaktım. Gerçi bu gelişme çok hızlı oldu ama yeterince oyaladım sizi. Ayrıca...
Bu cümleyi 34'te tamamlayacağım.
İletişim: mercan.tasarim11@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder