TAUFAN İLE YEDİ GÜN- 4: ACI TATLI BİR GÜN

 4: Acı Tatlı Bir Gün

Saat gece ikiydi. Herkes derin bir uykudaydı. Herkesin derin bir uykuda olması gereken bir saatti. Ama Taufan, nedensiz bir şekilde huzursuzlanmış ve uyanmıştı. Tekrar uykuya dalabildiği söylenemezdi.

Halilintar'ı kontrol etmişti, bu sefer onunla alakası yoktu. Eğer olsaydı, o da uyanık olurdu. Taufan, kardeşi sonunda uykuya dalabildiği için memnun olması gerektiğini biliyordu ama şimdi, yanında, uyanık olmasını tercih ederdi.

Yatakta dönüp durmaktan vazgeçti ve sessizce ranzadan aşağı süzüldü. Biraz hava almak iyi gelecekti şüphesiz.

Sessizce merdivenlerden indi ve mutfağa yöneldi. Aslında bir beklentisi yoktu ama orada Ais'ı görünce sevindi. "Ah, merhaba Ais."

Dün sabah Taufan'ın yaptığı kurabiyelerin tadını çıkaran Ais, "Hmm... İyi geceler." diye karşılık verdi sakince.

O, her zaman sakin, her zaman oturaklıydı. Taufan ona çok özeniyordu, kendisi gibi sorunları olduğundan bile şüpheliydi.

"İnsanlar kusursuz değildir." dedi Ais aniden, sanki düşüncelerini sezmişti. "Herkesin bir kusuru, bir eksikliği vardır. Olmak zorundadır. Biz uzaylı değiliz, insanız."

"Bazen evrendeki tüm dertler bana aitmiş gibi hissediyorum..." diye tuhaf bir kahkaha attı Taufan. Herkesin bir derdi olduğunu biliyordu elbette! Halilintar neler neler yaşamıştı! Onu yaşadıklarına kıyasla, depresyonu neydi ki?

"Aslında öyle değil ama tabii..." Ais bir an durdu ve elindeki bardaktan bir yudum aldı (bu süt müydü?). "Kendi yaşadıklarını da küçümsememelisin Taufan. Evet, Dünya'daki sıkıntılara kıyasla seninki önemsiz bir toz zerresi gibi ama bir insan için oldukça önemli ve büyük sorunlar bunlar. Tedavisi en zor şeyler, duygusal hastalıklardır, biliyor musun?"

"Mantıklı..." Taufan mutfağın kapısını açtı ve bahçeden gelen temiz havanın içeri girmesine izin verdi. Hava çimen ve gece kokuyordu. Küçüklüğünden beri arkadaşı olan rüzgarı hissederek gülümsedi. Memnuniyet mi? Belki.

Nitekim, Ais'ın mutfaktan çıkmak üzere olduğunu görünce panikledi. "Yatmaya mı gidiyorsun Ais?"

"Evet." Ais onun ses tonundan bir şeyler sezmiş olmalıydı ki, dönüp baktı. "Bir sorun mu var?"

"Yo hayır, sadece sordum." dedi Taufan gülümseyerek fakat gözleri boştu.

Ais'ın gök mavisi gözlerinde anlamlı bir parıltı belirdi. "Anlıyorum... Sadece soruyorsun..." diye mırıldandı ve gitti.

Taufan mutfak kapısının pervazına çöktü ve umutsuzca gökyüzüne baktı. Düzgünce sorununu anlatmak ve ağlamak istiyordu... O cesareti nerede bulabilirdi? Keşke cesaret ve neşe satan bir dükkan olsaydı.

Kardeşlerine anlatsaydı ya sahi...

Başını ellerinin arasına aldı ve sıkıntılı bir iç çekti. "Neden böyle yapıyorum?... Neden onlara anlatamıyorum?... Yoksa... Onlara güvenmiyor olamam değil mi?..."

Bu korkutucu olurdu ama onlara güvenmiyor değildi, hayır. Sadece... Eğer anlatırsa her şey daha gerçek, daha belirgin, daha korkunç ve daha, daha...

Ya kardeşleri onu dışlarsa?

Onlara güvenmediğini düşünür ve hayal kırıklığına uğrarlarsa?

Taufan huzursuzlanarak kalktı ve mutfak kapısını kapattı. Aklı o kadar karışıktı ki, Ais'ın merdivenlerin yanında durduğunu fark etmedi bile.

"Ah, Taufan..." Ais kardeşine seslenmedi, ne düşündüğü gözlerinden okunmuyordu.

...

Taufan sabah kalktığında geceki halinden eser kalmamıştı. Gempa'ya kahvaltı hazırlamada yardım etti, Halilintar'a şakalar yaptı, Blaze ve Duri'yle oynadı... Ancak Ais'a hiç yaklaşmadı. Sinirli değildi ama kardeşini incitmiş olmaktan korkuyordu.

Öğle vakti, yatağında oturmuş, kitap okurken odanın kapısı açıldı ve bu, dikkatinin odaya giren kişiye yönelmesine neden oldu. "E-eh? Ais?"

Alttaki yatakta kestirmeye çalışan Halilintar, "Kapıyı süs olsun diye kapatmıyoruz..." diye homurdandı fakat Ais'ın ona kulak astığı yoktu. Halilintar'ın yatağına basarak, yükseldi ve Taufan'a baktı. "Hadi."

"Hadi mi?" Taufan şaşkın ve kafası karışmış bir şekilde gözlerini kırpıştırdı. "Nereye?"

"Aiissssss..." diye tısladı Halilintar öfkeli bir şekilde ve Ais'ın bacaklarına vurdu, ittirdi, yatağından inmesi için denemediği şey kalmadı.

Ais karşılık vermedi ama bir an başını eğip, ona kısa bir bakış attı. Gök mavisi gözleri merak ve sorgulama karşımı bir ifadeyle parlıyordu. Hepsi bu. Sinirli bir bakış atmamış veya kaşlarını çatmamıştı.

Halilintar homurdanarak uyumaya geri döndü.

Ais Taufan'a geri döndü ve sakince, "Gidelim." dedi. Sonra kardeşinin tepkisini beklemeden odadan çıktı.

Taufan bir şey anlayabilmiş değildi ama en azından dışarı çıkacaklarını tahmin ediyordu. Yataktan aşağı atladı ve hazırlanmaya koyuldu.

Tahmini doğru çıkmıştı. Aşağı kata indiğinde, Ais'ın kapıda kendisini beklediğini gördü. Her zamanki gibi oldukça sade giyinmişti; gri bir eşofman, açık mavi kapüşonlu, yine açık mavi renk bir şapka ve ağzında bir lolipop. Ah, evet, lolipop—muhtemelen Blaze tarafından alınmıştı.

"Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu Gempa, kapıdan çıkan ikiliye.

"Biraz dolaşıp geleceğiz." dedi Ais kısaca ve Gempa başka bir şey sormadı. Hiçbir şey, düşünsenize!

Taufan çok şaşırmıştı ama Ais'ın Gempa'ya sonra konuşuruz anlamına gelen bir bakış attığını bilmiyordu tabii!

"Pekala... Dikkatli olun ve akşam olmadan gelin." dedi Gempa her zamanki gibi ve kapıyı kapattı.

Sokakta yürüdükleri sırada, "Nereye gidiyoruz Ais?" diye sordu Taufan gergin bir şekilde.

"Ayaklarımız bizi nereye götürürse oraya." dedi Ais ve gerçekten de öyle olduğunu belirtmek gerekir. "Ama önce Kokotiam'a uğrayacağız."

"Ah, tabii..." Taufan gözlerini devirdi ve güldü, Ais buzlu sıcak çikolata almadan eve döner miydi? Dönmezdi elbette!

"Assalamualaikum Tok Aba."

"Waalaikumussalam... Sorun ne? İkiniz genelde bu saatte uğramazsınız." dedi Tok Aba şaşkınlıkla fakat Taufan'dan ziyade, Ais'ın dışarıda olmasına şaşırmış gibiydi.

"Biraz temiz hava almaya karar verdik." dedi Ais her zamanki sakinliğiyle. Tabii hemen ardından, "İki buzlu sıcak çikolata alabilir miyiz?" diye sordu.

"Tabii tabii..." Tok Aba gülerek sıcak çikolatalarını hazırlamaya giderken, Taufan hala şaşkın olduğu halde, "Nereye gideceğiz Ais?" diye sorusunu tekrarladı. "Belirsizliği sevmem, bana en azından bir şey söyle..."

"Ama aklımda belli bir yer yok." dedi Ais hiç suçluluk duymadan. "Nereye gidersek oraya gitmiş olacağız. Bu yüzden şuan bilemem, değil mi?"

"Çok açıklayıcı oldu, teşekkürler..." diye homurdandı Taufan fakat aslında böylesi de çok eğlenceliydi. Keşif yolculuğuna çıkıyormuş gibi hissettiriyordu.

"Alın bakalım, buzlu sıcak çikolatalarınız." dedi Tok Aba gülümseyerek ve onlara birer bardak uzattı.

"Teşekkür ederiz Tok." Ais gülümsedi (gerçekten) ve aldıklarının parasını uzattı. Tok Aba tereddüt edince, "Al Tok, alışveriş başka akrabalık başka." dedi. "Hem Blaze zaten sürekli bedava içiyor."

Bu sayede yaşlı adamın parayı kabul etmesini sağlayabildi.

İkili beraber yürüdüler ve bir yandan da buzlu sıcak çikolataların tadını çıkarttılar.

Taufan bu içeceği her zaman sevmişti ama Ais gibi ağzının tadını bilen biriyle içince, tadı bir başka oluyordu sanki.

"Bak. Burada durabiliriz." dedi Ais, sahil şeridine geldikleri sırada.

"Kardeşim, zaten epey yürüdük... Kıyıya kadar yürümeye devam mı etmem gerekiyor?..." diye sızlandı Taufan fakat aslında çoktan kabul etmişti.

Dalgaların sesini duyabilinceye dek denize yaklaştılar. Beraber sahilin beyaz kumlarının üzerine oturdular ve içeceklerini bitirdikten sonra, ıslak ve kuru kumları kullanarak rastgele şekiller yaptılar. Örneğin Taufan kelebek yapmaya çalışırken, Ais oldukça güzel bir tavuk yaptı. Neden mi tavuk? Açıkçası aklına ilk gelen hayvan tavuk olmuştu ve bu da normaldi, sonuçta Blaze'in en sevdiği hayvandı.

Kumla oynamayı bırakmış, denizi ve dalgaları seyrettikleri sırada, "Dün gece ne oldu?" diye sordu Ais, ansızın.

"Dün gece mi?... Ah." Taufan düşünceleri hızla akarken, kafası karıştığı için duraksadı. Kardeşine dürüst olacaktı, dürüst olmalıydı, hayır hayır... "Hi-hiçbir şey. Neden?"

"Şuan bana doğruyu söylemiyorsun." dedi Ais, kardeşinin gözlerinin içine bakarak. Gök mavisi gözleri gayet dingin ve sakin görünüyordu ama Taufan kardeşini incittiğini fark edebiliyordu.

Suçluluk ve panik aynı anda yükselirken, "Be-ben, ne diyeceğimi, ne diyeceğimi bilmiyorum..." diye kekeledi. Kelimeleri toparlayabilmek için durdu ve nefes aldı. "Biliyorsun Ais... Ben bazen... Ne hissettiğimi bile bilmiyorum... Dün gece öyle, ansızın... Huzursuzlandım..."

"Muhtemelen Hali'yi uyandırmak istedin ama zaten uyku sorunları olduğunu düşünüp, kendini durdurdun." diye çok başarılı bir tahminde bulundu Ais ve Taufan dürüst olmak istediği için başını salladı. "Doğru..."

"Benimle konuşabilirdin." dedi Ais yavaşça, ses tonu suçlar gibi değildi fakat neden bunu yapmadığını merak ediyordu.

"Ben... Konuşacaktım..." Taufan tekrar duraksadı, çünkü ne diyeceğini gerçekten bilemiyordu. "Ne hissettiğimi ve neden vazgeçtiğimi gerçekten bilmiyorum Ais."

"Bir süredir... O ilacı çok sık kullandığını zaten görüyordum." dedi Ais sakince ve bu Taufan'ın irkilmesine neden oldu. Düşününce, ürperticiydi çünkü o, Ais'ın olup bitenlerden haberdar olmadığını düşünüyordu.

"Ama normal olduğunu düşünmüştüm. Yani hayır, ummuştum daha doğru olur. Sonuçta çok şey yaşadın..."

"Ve sonra normal olmadığını, olamayacağını fark ettin." dedi Taufan, hüzünlü bir gülümsemeyle ve Ais yalnızca başını salladı. "Hmm."

Bir süre sessizlik oluştu.

Taufan yorulduğu için gülümsemeyi bırakırken, parlak güneşe rağmen gökyüzüne baktı ve, "Ağlamak kötü müdür?" diye sordu.

"Ne için ağladığına bağlı." dedi Ais, düşünceli bir şekilde. "Ama genel olarak, ağlamak sadece bir ihtiyaçtır. İnsani duyguları dışarı vurmanın bir yolu da bu çünkü. Gerektiğinde yapmazsan rahatlayamazsın."

"Bunu duymak güzel... Çünkü ne yazık ki bazı insanlar çok yargılayıcı olabiliyor..." dedi Taufan gülümseyerek ve bir süre daha konuşmadı.

Ais gözlerini kapatmış, dalgaların sesini dinlerken, kardeşinin başını omzuna yasladığını hissetti ve gözlerini açıp ona baktı.

"Küçük bir mola..." diye fısıldadı Taufan, ona bakmadan. "Kimsenin görmediği bir yerde küçük bir mola..."

"..." Ais tepki vermedi, yalnızca kolunu onun omzuna attı ve o dilediğince ağlarken, sessizce sakinleşmesini bekledi. Ais yanında duygularınızı özgürce yaşayabileceğiniz güvenilir kişilerdendi.

"Çok yorgunum..." diye mırıldandı Taufan, burnunu çekerek. "Kimseye derdimi anlatamıyorum... Anlatsam ne olacak?... Kimse beni anlamıyor ki..."

"İnsanların hiçbiri yaşamadığı şeyi anlayamaz." dedi Ais yavaşça, içten içe kardeşine her zaman üzülmüştü. "Ama en azından yanında olabilirler. Eğer acını paylaşırsan."

Taufan gözlerini sildi ve geri çekilip, içten bir gülümsemeyle Ais'a baktı. "Teşekkür ederim Ais. Gerçekten."

Ais bir şey söylemedi fakat baş parmağını kaldırdı ve göz kırptı. "Hadi eve dönelim."

Taufan depresyon ataklarından elbette o gün kurtulamadı ama en azından daha iyi görünüyordu.

...

"Tau'nun nesi var?" diye sordu Halilintar, içeri girerken kardeşinin yüzünü görmüştü.

"Sanırım Ais onun açılmasını sağladı." dedi Gempa gülümseyerek.

"Bu iyi." dedi Halilintar içten bir memnuniyetle.

Taufan'sa, o gün günlüğüne şunu yazmıştı.

"Ais'ın benim sorunlarımla hiç ilgilenmediğini düşünmüştüm. Yanılıyormuşum. Ais beni çok iyi tanıyor ve anlıyor. Artık kimse beni anlamasa bile, Ais'a bakacağım ve derinlerde bir yerde beni anladığını hissedeceğim."

Devam Edecek...

Ağağağağağaaaa, bu niye bu kadar hüzünlü olduuuğğğğğğ????

VE! Şunu da yanlış anlayanlara söyleyelim! Taufan kesinlikle uyuşturucu kullanmıyor! Bahsettiğim ilaç antidepresan. Marka veya tür bilmiyorum -elhamdülillah- ama bu hap şeklinde olanlardan galiba. Fısfıs veya şurup gibi olanlar da varmış sanırım. Ya da çok kötü depresyon ataklarında -Allah muhafaza buyursun hepimizi- enjeksiyon kullanılabiliyormuş hastanelerde.

Bu bilgiyle naparsınız hiç bilmiyorum.

İletişim: mercan.tasarim11@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

XD

THE DANGERS OF PLAYİNG TOO MANY VİDEO GAMES

OVERLAPPİNG STORMS- 11