Kayıtlar

Haziran, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BEACON OF LİGHT- 2

 2: Görünmez bağ "Assalamualaikum." "Waalaikumussalam. Hoş geldin Tok." Bu selamlaşma sırasında oyuncaklarıyla oynayan Asher -ah hadi ama sadece 5 yaşında-, merakla kapıya koştu. Her zamanki gibi, babası ve babasının dedesi, yani teknik olarak büyükbabası Asher'ı her zaman şaşırtan bir şekilde selamlaşmışlardı. İyice yaşlanmış olmasına rağmen dinçliğini koruyan Tok Aba, Halilintar'ın saçlarını karıştırdı ve hiçbir şey söylemeden, şefkatle ona baktı. Bu bakışta Asher'ın bilmediği çok fazla anlam vardı. Asher yetişkin biri olan babasının, Tok Aba'nın yanındaki bu değişimine anlam veremiyordu. Sanki bir çocuk gibi başı okşanıyordu ve hiç kızmıyordu—bunu kendisi yapsaydı muhtemelen, " Saçlarıma dokunma Asher. " derdi. Şuan ise gayet mutluydu. "Asher." Tok Aba'nın kendisine seslendiğini duyunca, neşeyle onu kucaklamak için eğilen yaşlı adamın kucağına atıldı ve kollarını boynuna doladı. "Hoş geldin Tok Aba! Bugün nasıldı? Çok ...

LİES- BÖLÜM 12

  /Taraf: Mavi Kelebek\ 12: Yeni Bir Düzen Güzel ve güneşli bir gün, Taufan erkenden kalktı. Erken kalkmak hiç alışkanlığı değildi ama son zamanlarda hiç olmadığı kadar neşeli hissettiğinden, doğru düzgün uyuyamamıştı. Ne var ki oda arkadaşları da ondan çok farklı değillerdi. Oda arkadaşları, yani; Ezra, Emory ve Ash. Ezra Kuzey kökenli, uzun boylu, zayıf, beyaz tenli, sarı saçlı, yeşil gözlü, genellikle sakin, ama öfkelenince korkutucu olabilen bir çocuktu. Ama Taufan onu seviyordu; derslerinde çok başarılı biri olduğundan, sık sık Emory'e ve ona yardım ederdi. Emory ise tam bir haşarıydı. Ezra'nın tam tersi olarak, Ekvator kökenliydi; orta boylu, esmer tenli, siyah saçlı ve kahverengi gözlü, tez canlı biriydi. Asla ders yapmaz, sık sık gürültü çıkarır, kolay öfkelenirdi. Tüm bunlara rağmen herkes, özellikle de Taufan ve Ezra onun ne kadar hassas kalpli ve nazik olduğunu bilirdi. Ve son olarak Ash vardı. Taufan'la aynı ırktandılar: Malay. Koyu renk saçlar, koyu renk gözler...

OVERLAPPİNG STORMS- 7

 7: 3. Nesil Rüzgar Kullanıcısı Taufan yüzüne vuran sarı ışık yüzünden rahatsız olarak, kaşlarını çattı ve koluyla yüzünü örterek gözlerini korumak istedi. Uyumaya devam etmek istiyordu. Ah ama bu ışık güneşe ait olamazdı değil mi? Öyleyse... İç çekti ve gözlerini ovuştururken, kalkmayı amaçladı. Ancak inanılmaz bitkindi ve bedenindeki tüm kaslar inanılmaz derecede gergindi, bu yüzden acıdan yüksek sesle inleyerek tekrar uzandı. "Uyandın mı?" Taufan can acısından nefes almaya bile tereddüt ederken, duyduğu tanıdık ses dikkatini o yöne çevirdi. "Abang Bel?... Ne-neden b-be-n—?..." "Kendini zorlamayı kes. Dinlenmeye ihtiyacın var." dedi Beliung sertçe, çalışma masasından kalkıp yanına yaklaşırken. Ancak omuzlarından tutup onu tekrar uzanmaya zorlayışı bile farklı bir şefkatle doluydu. Ama neden birdenbire— Ne olduğunu bile anlayamadan, bedeninin gevşediğini hissetti. "Hmh, tüm rüzgar kullanıcılarındaki o zayıflığa sahip olduğuna inanamıyorum." diy...

THE WORST JOKE FOR HALİLİNTAR

 Merhaba herkese! Bunu unuttuğum için çok, çok üzgünüm! Sıkı takipçi olarak bana hatırlatan arkadaşıma bol bol teşekkür edin, olur mu? Yoksa ben unutmuştum ;P Keyifli okumalar! THE WORST BEST JOKE FOR HALİLİNTAR Halilintar o sabah, her şeyden habersiz olarak uyandı. İnanılmaz derecede yorgun olduğu için, aynı inanılmaz derecede huysuz olduğunu belirtmek gerekir. Aslında bu tamamen onun suçuydu, kimse gece 2'ye kadar ayakta durmasını söylememişti! Ama bunu şuan söylerseniz, eminim çoktan suratınıza bir yumruk yemiş olurdunuz. "Bugün havanda değil gibisin." Bu bir soru değildi; bu bir annenin keskin gözlerine ve sezgilerine sahip Gempa'nın başarılı bir tahminiydi. Banyo kapısının pervazına yaslanırken, kollarını kavuşturdu ve bezgince kaşlarını çatarak ona baktı. "Yine geç yattın." "Yine? Niçin yine? Nadiren de olsa geç yatabilirim." diye homurdandı Halilintar kendini savunurcasına ve tüm bu sözlerine karşılık vermeyen kardeşinin yanından hızla geç...

ASHES BLOWİNG İN THE WİND-3

 3: Eğitim Gerçek Hayatın Bir Tatbikatıdır. "Hali... Hali... Uyan. Hali hadii..." "Hmph... Bırak beni..." Iman suratını asarak battaniyeye sarılmış, uyuyan -uyumaya çalışan- kardeşinin görüntüsüne baktı. Halilintar'ı uyandırmak zordu. Kardeşleriyle yaşamaya başladığından beri, Halilintar'ı uyandırmanın tek yolu, sıkıştırmak, sarılmak, üzerindeki örtüyü açmak veya son çare olarak öpmekti. Bunlardan birini yapmadığı takdirde kardeşini uyandırmak imkansızdı. Ve şimdi hangi taktiğini kullanmalıydı? Eğitim vereceği için, sinirli olmaması gerekiyordu; bu yüzden sarılmak veya üzerindeki örtüyü açmak gibi onu çıldırtacak şeyleri yapmamalıydı. Öpmekten bahsetmiyorum bile. Iman içini çekti ve kardeşinin omzunu dürttü. "Hali... Uyanman için battaniyeni çekip almam mı gerekiyor?" "Kalkacağım... Git başımdan..." diye mırıldanmakla oflamak arası bir ses çıkarttı Halilintar. Eline vurdu ve bir koluyla yüzünü örttü. "Ugh, sanki farklı bir şey söyled...

BEACON OF LİGHT

  1: Bir Komutan ve Bir Eş Sıradan biriydi. 27 yaşındaydı ve Tracker and Protector of Power Spheras'ın (TAPOPS) en üst rütbedeki komutanlarından biriydi, 'Yüzbaşı', 'Kılıç Ustası' unvanlarını 18 yaşından önce alabilen sayılı kişilerdendi. Ama bunlar, kolay kolay elde edebileceğiniz rütbeler değildi. Tabii bir Halilintar'sanız ve doğru ve gerekli haberler dışındaki şeylere takılmıyorsanız bu rütbeleri elde etmek çok kolaydı. Ve Halilintar kendi ailesini de kurmuştu. TAPOPS'ta tanıştığı güleç yüzlü bir kadınla evliydi. Ancak hayır, Halilintar ilk gördüğü kişiyle evlenmemişti. Bu kadın onun için çok özeldi sadece. Eh, çocukluk arkadaşıydı sonuçta. Bu kadının -eşinin- rütbesi, ondan çok daha yüksekti—hatta eskiden, kadın hala bir genç kızken ondan hoşlanmadığı için sık sık raporlarını reddeder, onu cezalandırırdı. Şimdiyse yalnızca hayat arkadaşı, görevlerde boyun eğeceği komutanı, ama sonuç olarak evinin hanımıydı. Halilintar evlendiği yaşa kadar sevgiyi bu der...

OVERLAPPİNG STORMS- 6

6: The Wind is Blowing/Rüzgar Esiyor "Abang, dışarı çıkabilir miyiz?" "Hayır, hava çok soğuk." "Sadece 18 derece!... Kitabımı verir misin?" "Hayır, yatma vakti." "Abang, acıktım..." "Akşam yemeğinde yersin." "İsh, abang, bunlar temel ihtiyaçlarım!" "Sabret." 2 ay Taufan için tam bir işkenceydi. Beliung'la birlikte kalmak zorunda olmasaydı, belki daha katlanılabilir olurdu. Ama öyleydi ve Beliung da tam bir huysuz inatçı, ihtiyar keçiydi. En azından ancak bu tabir içini soğutuyordu. Sıradan bir gün böyle geçerdi. Ve bir de... ... Güzel bir sabah, odaları yeni doğan güneşle aydınlanırken, Taufan esnedi ve başını yastığının altına soktuğu için çarşaf izi çıkan koluna gömdü. Kısa bir süre daha uyuma çabasından sonra, iç çekti ve tembelce başını kaldırıp komodinin üzerinde duran saate baktı. 09: 17. Normal bir saat. Aslında sinir olduğu bir saat de denebilir. Çünkü saatlerdir uyuyordu ve saat ancak dokuzdu!...

İN WHİTE- BÖLÜM 13

Bölüm 13: Sana Acımıyorum Halilintar, Taufan'ın çetesinin operasyonlarını, büyük ya da küçük, her seferinde mahvetmeye çalıştığında biraz tedirgin oluyordu. Elbette, bir şeylerin ters gidebileceğinin ve kendisini tehlikeli bir duruma sokabileceğinin farkındaydı ama eski arkadaşının işlerini engellemek istiyorsa tek yolu buydu. İşte bu yüzden, Taufan'ın planı ortaya çıkana kadar onun operasyonlarına müdahale etmeye ve karanlık planlarını boşa çıkarmaya çalışacaktı. Halilintar sadece tek bir göreve odaklanması gerektiğini asla söylemedi. Rakibinin planınlarını mahvetmenin yanı sıra, gözünü diktiği başka bir şey daha vardı; Taufan'ın üssüne ilk sızdığında eline geçen ve ne yazık ki dikkatlice incelemeye zaman bulamadığı günlük. Halilintar, elbette, herhangi, rastgele günlükte mantıksız bir şekilde takılıp kalmamıştı. Taufan'ın masasında bulduğuna göre, Taufan'a ait olmalıydı ve başka hiç kimseye ait olamazdı da. El yazısı biraz bozuktu ama Halilintar bir insanın el yaz...